Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Uygarlıklar da İntihar Eder
Güney Afrika’da toplanan Durban İklim Değişikliği Zirvesi’nin ikinci haftasına girerken, ilk haftanın sonuçları, bu mavi, güzel gezegenin üzerinde ortaya çıkan son uygarlığın intihar etmekte olduğunu düşündürüyor.
\nIsınmaya devam ediyoruz
\nBerkeley Earth Project ekim ayında kapsamlı bir küresel ısınma raporu yayımladı. 1800’den bu yana küresel ısınmayı araştıran raporun finansal kaynakları arasında, “küresel ısınma” savlarına yıllardır şiddetle karşı çıkan Koch Sanayi grubu da vardı. Buna karşın, raporun aktardığına göre araştırma, 1950 yılından bu yana dünyada ortalama sıcaklığın 1 derece arttığını ortaya koyuyor, bu artışın arkasında da insan etkinliğinden başka bir neden bulamıyor.
\nDünya Meteoroloji Örgütü’ne göre geride bıraktığımız 2000 - 2010 dönemi, ölçümler başladığından bu yana en sıcak, sera gazlarındaki artışın da en yüksek olduğu on yıl olmuş (Los Angeles Times 05/12/11). Bilimsel araştırma dergisi Nature Climate Change’de (Doğa İklim Değişikliği) pazar günü yayımlanan bir makaleye göre Oslo’daki Centre for International Climate and Environmental Research’un (CICERO) bulguları, küresel ısınmanın temel nedenini oluşturan sera gazları emisyonunda, 2009’da yüzde 1.4 bir gerileme yaşandıktan sonra, 2010 yılında, yüzde 5.9’la tarihin en yüksek yıllık emisyon artışı düzeyine ulaşılmış.
\nBirleşmiş Milletler bünyesindeki Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin kasım ayında yayımlanan raporunda, 220 bilim insanının iki yıl süren bir çalışmasının sonuçları, küresel ısınmayla sert hava değişiklikleri arasındaki bağlantıyı ortaya koyuyordu. Rapor önümüzdeki 20 yılda ağır sağanak yağışlardan kaynaklanan sel felaketlerinin artacağını, daha sert fırtınalar yaşanacağını, yaygın kuraklık olaylarının daha sık görüleceğini ileri sürüyor. Bu koşullardan en çok yaşlıların, yoksulların, çocukların zarar göreceğine dikkat çekiyor. Uluslararası Enerji Ajansı Başekonomisti Fatih Birol’a göre 2017 yılına kadar uluslararası anlaşmalar yapılamazsa, küresel ısınmadaki artışı 2 derecenin altında tutma olasılığını tümüyle yitireceğiz (The Guardian 20/11/011).
\nTüm bu sonuçlara yol açan sürecin son dönemi, 2005’te uygulanmaya konan, 2012’de de bitecek olan Kyoto İklim Değişikliği Anlaşması altında yaşandı. Şimdi Kyota’dan sonra yeni ama bu kez gerçekten etkili bir anlaşma gerekiyor.
\nKoyun can derdinde...
\nPeki, durum bu kadar vahimse, neden gereken anlaşmalar yapılamıyor? Neden olacak, adeta, “koyun can derdinde kasap mal derdinde” de ondan. Genel olarak dünya halkları, küresel ısınmanın sonuçlarını hissediyor, eğer işi Tanrı’ya havale etmemişlerse, acilen bir şeyler yapılmasını istiyorlar. Buna karşılık, büyük ekonomilerin yöneticileri, anlaşmamak için türlü bahaneler buluyorlar. Ama aslında sorun onlardan da kaynaklanmıyor. Sorun onların korumakla yükümlü oldukları kapitalizmden kaynaklanıyor.
\nBirincisi, artık en muhafazakâr, sorunu yadsıma konusunda en inatçı araştırmacılar bile kavramaya başladı ki, küresel ısınma ve çevre kirlenmesi kapitalist sanayileşmenin, 1950’den sonra yerleşen, küreselleşme döneminde iyice hızlanan tüketim hummasının sonucu.
\nAma kapitalizmi yönetenler, krize bir tepki olarak, tüketim, yatırım, dolayısıyla ucuz üretim alanlarını genişletmek için yaratılan, hacmi, 2007’de patlamadan önce 1000 trilyon dolara ulaşan borç köpüğüyle desteklenen küreselleşmenin, iklim krizini daha da arttırdığını kabul etmeye yanaşmıyorlar. Bu direniş krizi üç açıdan daha da derinleştiriyor. Birincisi, kâr maksimizasyonuna dayalı bir ekonomik modelde, alınması gereken önlemler maliyetler üzerinde baskı yaratacağından, liderler bu önlemleri almak istemiyorlar. İkincisi, bir aşırı kapasite fazlası sorunuyla karşı karşıya olan kapitalist sistem bunu aşabilmek için tüketimi ve üretimi (büyümeyi) körüklemekten başka bir yol göremiyor. Borçların ödenebilmesi için büyümenin hızlandırılması gerekiyor. Diğer bir deyişle, kapitalist üretim tarzının krizi aşma stratejileri küresel ısınmaya yol açan dinamiklerin hızlandırılmasını gerektiriyor.
\nBu ortama, ABD hegemonyasının gerilemesiyle sistemde liderlik öğesinin kaybolmaya başlaması, yeni yükselmeye başlayan güçlerin, bu yükselişi yavaşlatacak önlemlere direnci gibi jeopolitik sorunların da eklendiği görülüyor.
\nGüney Afrika Durban Zirvesi’nin ilk haftasında bu direnişleri, tartışmaların jeopolitik boyutunu açıkça görmek mümkün oldu. ABD, Hindistan ve Çin, küresel önlemler almaya yönelik uluslararası bir anlaşmanın yapılmasına en çok direnen güçler olarak öne çıktılar.
\nEkonomik ve siyasi rekabet kısırdöngüsüne saplanmış bir toplumsal üretim biçimi olarak kapitalizm, öldüğünü bilmeyen bir zombi gibi yürümeye çalıştıkça tüm uygarlığı tehdit ediyor.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu