Weimar Amerika

03 Aralık 2020 Perşembe

ABD başkanlık seçimlerini kazanan Demokrat Parti’den Biden ve Harris yönetiminde geçecek 4 yılın “Weimar Almanyası”nı düşündürebileceğini söylemek belki abartılı olacaktır ama bu öngörünün maddi bir zeminden yoksun olduğunu söylemek gerçekten çok zordur.

İki Amerika

ABD başkanlık seçimlerinde Biden 80 milyon 250 bin, Trump 74 milyon oy aldı. Katılım oranındaki artışa, seçim öncesinden başlayan ve gittikçe artan gerginliklere bakınca bu oy dağılımının, derin bir toplumsal kutuplaşmaya işaret eden 2016 seçimlerinin sonuçlarının sergilediği resmi daha da belirginleştirdiği söylenebilir. Şimdi ortak bir kültürel zeminde iki farklı tercih yapan bir seçmen değil, iki farklı seçmen ve iki toplum var. Bir taraf rakibini “demokrasi düşmanı faşistler”, diğer taraf da “vatan haini, komünistler, globalistler” olarak görüyor.

Bu durumun giderek daha da derinleşmesini bekleyebiliriz. Trump, seçim sonuçlarını kabul etmedi, uzun bir süre “Aslında seçimleri ben kazandım. Demokratlar, seçimleri, bütün zamanların en çok sevdiğiniz başkanınızdan çaldılar” iddialarıyla sonuçları, yasal yollarla değiştirmeye çalıştı, başaramayınca iddialarından vazgeçmedi ama nihayet devir teslim sürecini başlattı.

‘Yetişkinlerin dönüşü’

Şimdi Biden yeni hükümetini hazırlıyor. Financial Times bir başyazısında, Biden yönetimine katılacak adaylara ilişkin olarak “Yetişkinlerin geri dönüşü” diyordu. Bu “yetişkinlerin” esas olarak iki kaynaktan devşirildiği anlaşılıyor: Finans kapital ve silah sanayi. Yellen, eski Fed Başkanı; Adewale Adeyemo ve Brian Deese dünyanın en büyük “hedge fund” yönetim şirketi BlackRock’tan geliyor. Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı, Ulusal İstihbarat Direktörlüğü için adları geçen Blinken, Flournoy ve Haines, Pentagon kontratlarında uzmanlaşmış bir danışmanlık şirketi olan WestExec’ten geliyor.

Bu gelişmeleri büyük sermaye olumlu karşılıyor, borsalar Trump’ın “Benden sonra tufan” iddialarının aksine yükselmeye devam ediyor. Ancak bu sırada Demokrat Parti içindeki sağ-sol kutuplaşması da toplumsal tabanını konsolide etme, hatta koruma kapasitesini zayıflatacak yönde derinleşiyor.

Trump, 2016 seçimlerini, bu “yetişkinlere” karşı “Washington bataklığını kurutmak” iddialarıyla “ABD’yi yeniden büyük yapmak” nostaljisiyle kazanmıştı. Şimdi Trump taraftarlarının gözünde, tam da o zaman karşı çıktıkları, egemen olmasından korktukları bir (liberal, globalist, “çokkültürlü”, dini teamüllere karşın LGBTİ+ haklarını savunan, “vatan haini”) düzen şekilleniyor.

‘Sırtından bıçaklayanlar’

Trump, iddialarından vazgeçmediği gibi seçim sonuçlarının meşruiyetini asla kabul etmeyeceğini, mücadeleye devam edeceğini vurguluyor. Mücadele etmek için mali kaynak topluyor, büyük finansın, medya sermayesinin, Soros gibi spekülatörlerin (Yahudiler demek istiyor), komünistlerin düzenlediği bir komplonun seçim zaferini çaldığını iddia ediyor. Trump, kendisine bağlı olması gereken FBI ve diğer güvenlik bürokrasisini bu komploya ortak olmakla, adeta kendisini “sırtından bıçaklamakla” suçluyor.

Bu suçlamalar da akla Almanya’da I. Dünya Savaşı’nın ardından yenilgiyi kabullenemeyen, aristokrasinin, milliyetçilerin “süreç olarak faşizm” içinde, adeta tartışılmaz bir dogma düzeyine yükselttikleri, “Aslında biz cephede yenilmedik, Yahudiler ve komünistler sırtımızdan bıçakladılar” iddialarını getiriyor.

Trump taraftarlarının, “aldatılmış, ihanete uğramış olmanın” inancıyla öfkelerinin, eylemliliklerinin giderek güçleneceğini söylemek bir kehanet olmaz: Daha şimdiden sosyal medyada “silahlı direniş çağrıları” yaptıkları, kitlesel düzeyde hareketlenmeye başladıkları görülüyor. Yerel düzeyle sık sık patlak veren gösterilere ek, 14 Kasım’da başkentte düzenlenen ve 12 Aralık’ta tekrarlanacak büyük çaplı gösteriler, bugünden gelecek seçimlere kadar yeni bir momentum yaratacak gelişmeleri tetiklemeyi amaçlıyor.

Süreç olarak faşizmi” Trump başlatmadı ama güçlendirdi, şimdi muhalefete geçince, 2024 seçimlerine hazırlanırken daha da ileri götürmeye hazırlanıyor. Bu hazırlığın momentumu kırılamazsa hiç şüpheniz olmasın, önümüzdeki ekonomik olarak çok zor geçecek yıllarda “Weimar” benzetmesini daha çok kullanırız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları