Erinç Yeldan

İnsani Gelişme Raporu 2019

11 Aralık 2019 Çarşamba

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) 2019 İnsani Gelişme Raporu’nu yayımladı. Raporun alt başlığı, “gelirin ötesinde, ortalamaların ötesinde, bugünün ötesinde...” sözcüklerini taşıyor. Bu sözcüklerle raporun yazarları insani gelişmenin sadece fert başına milli gelir ya da fert başına tüketim, kalori miktarı vs. gibi geleneksel ortalamalar yerine, insan yaşamını ve gönencini doğrudan ya da dolaylı etkileyen tüm unsurların bir arada değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktalar. Dahası bu vurgu sadece anlık bir tespit çalışmasıyla yeterli kalmamalı, dinamik bir çözümlemeyle bugünün ötesine taşınmalı.


Üç yüz sayfayı aşkın ve kapsamlı iki istatiksel veri eki ile donatılmış olan bu devasa çalışmanın ana mesajlarını özetleyen bir savaş çığlığı var kanımca: “artık yeter!” Gerçekten de tüm insanlığın ortak özlemleri olan barış, kardeşlik ve eşitlik içinde kalkınmayı ve gezegenimizin kaynaklarına ve doğaya saygılı, sürdürülebilir bir gelişim sürecinin gereklerini odağına koymak yerine, sadece ve sadece her ne pahasına büyümeyi ve sermayenin emeğin ve doğanın acımasız sömürüsüne dayanan birikimini önkoşul kabul eden günümüzün kalkınma anlayışına karşı bir savaş çığlığı...


Bu çığlığa birbirinden çarpıcı örnekler ve veriler ile bezenmiş olan raporun ana mesajları üç başlıkta özetlenebilir: birincisi, küresel ekonomide bir yandan yoksulların sayısı azaltılabilmiş, milyonlarca insana daha yüksek gelir olanağı sağlanabilmiş iken, diğer yandan mutlak anlamda eşitsizliğin derinleşmekte olduğu ve giderek yoğunlaşan sosyal dışlanma, ötekileştirme ve ayırımcılığa dayalı politikalarla birleştirildiğinde dünyamızda barış ve gönencin ciddi anlamda tehdit altında olduğudur. İnsani gelişmenin temel unsurları arasındaki eşitsizlik tüm gezegenimize yayılmış durumda gözükmektedir.


Raporun en çarpıcı örneklerinden birisi, 2000 yılında birisi yüksek insani gelişme, diğeri düşük insani gelişme grubuna ait iki farklı ülkede doğmuş çocukların fırsatlarını düşündüğümüzde ortaya dökülüveriyor: yüksek insani gelişme grubunda doğmuş olan çocukların yarısından fazlası yüksek öğrenim görme olanağına sahipken, düşük insani gelişme gurubundaki her beş çocuktan birisinin 20 yaşına varmadan hayatını kaybetmesi söz konusu. Yüksek gelişme grubundaki ülkelerde ise bu oran sadece yüzde 1.


Bu ve benzer örnekler raporun ikinci ana mesajını dile getiriyor: bir yandan 20. yüzyılın geleneksel, alışılmış eşitsizlik göstergeleri sürmekte iken, bir yandan da 21. yüzyıla özgü yepyeni eşitsizlik sahaları, yepyeni biçimlerde ortaya çıkıyor. Dijitalleşme, inovasyon, teknolojik donanım giderek tekelleşiyor; bir yanda ileri eğitimli elit, teknik kadrolar, diğer yanda ise temel niteliklere ulaşamayan kitlelerin arasındaki uçurum derinleşiyor. Bu uçurum sadece gelir farklılıklarına değil, toplumsal cinsiyete, etnik kökene ve sosyal yaşamın her alanında yeniden türetilen ötekileştirmelere de dayandırılıyor.


Dolayısıyla, rapor bir üçüncü mesaj ile bu tür eşitsizliklerin kişilerin yaşamları boyunca biriktirilmekte olduğunu; sınıflar arasındaki geçişkenliklerin artık imkânsızlaştığını vurguluyor. Ticarileştirilmiş, metalaştırılmış sağlık ve eğitim gibi sosyal hizmetlere ulaşım eşitsizlikleri bu sürecin ana eksenini oluşturuyor.


Türkiye’de durum


Sözü ülkemize getirir isek; Türkiye 0.806 endeks puanı ile, 189 ülke arasında 59. sıradan çok yüksek gelişim endeksine sahip ülkeler kategorisinde yer buluyor. Türkiye 1990 ile 2018 arasında söz konusu endeks değerini yüzde 39.4 oranında artırmayı başarmış. Bu başarının ardındaki en önemli iki unsur fert başına gelirin söz konusu dönemde yüzde 122 artış göstermesi ve doğumda beklenen yaşam süresinin 13.2 yıl uzamış olması olarak değerlendirilmekte.


Ancak, eşitsizlik” öğeleri endekse eklenince bu veriler gölgeleniveriyor. UNDP’nin “eşitsizlik göstergeleri” ile hesaplandığında Türkiye’nin endeks puanı yüzde 16.2 gerileme gösteriyor. Bu gösterge “toplumsal cinsiyet eşitsizliği” ile birleştirildiğinde ülkemizin sıralaması 66’ncılığa geriliyor.


Eşitsizlik ve sosyal dışlanma ile mücadele edilmeden yüksek gönenç düzeyinin korunması mümkün değil. UNDP’nin İnsani Gelişme Raporu’nun en önemli mesajı kanımca burada yatmakta.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları