Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Küresel EkonomideGüvencesiz İstihdam
Dünya emekçilerinin “birlik, mücadele ve dayanışma günü” 1 Mayıs coşkuyla kutlandı. 1 Mayıs (Taksim) meydanındaki coşkulu kitleler, sınıfsız, savaşsız, sömürüsüz bir dünya özlemlerini bir kez daha dile getirirken gezegenimizin ticari bir mal olmadığını, sosyal dayanışma ve kardeşliğin önemini bir kez daha anımsattılar.
\nArtık çok yakından bildiğimiz tarihçeye göre, 1 Mayıs coşkusu 1886’ya kadar uzanır. 1 Mayıs 1886’da, ABD’nin Şikago kentinde yüz binlerce işçi günde 12 saati bulan çalışma süresine karşı, 8 saatlik işgünü talepleriyle greve giderler. İzleyen günlerde gösteriler ve direnişler yaygınlaşır. 3 Mayıs’ta McCormick’te grev kırıcıların saldırısı sonucu 4 işçi, 4 Mayıs’ta ise Haymarket Alanı’ndaki miting sırasında bombalı bir provokasyon sonucu 7 polis yaşamını yitirir. Olayları bahane eden hükümet, sermaye yanlısı medyanın da baskısıyla gösterileri yasaklar. Yüzlerce işçi önderi idam talebiyle tutuklanır, artan baskılara karşı bir işçi intihar eder. 1 Mayıs’lar, 1889’da toplanan İkinci Enternasyonal’de tüm dünya emekçilerinin “birlik, mücadele ve dayanışma günü” olarak kabul edilir ve 1890’dan bu yana kutlanmaya başlanır.
\n***
\n1890’dan bu yana 121 sene geçmiş. Emeğin, “insan onuruna yakışır iş” mücadelesi daha da çetinleşerek sürüyor. Kapitalizmin yapısal olan anarşik ve çarpık karakteri, bir yanda zenginlik ve refah, bir yanda da acımasız sömürü ve yoksulluk üretiyor: Dünya kaynaklarının daha fazla kâr hırsıyla tüketilmesi ve pazar ekonomisinin anarşik kuralları altında paylaşılması, çevre felaketlerine ve bölgesel savaşlara yol açıyor.
\nEmeğin “8 saatlik çalışma” talebinin dile getirilişinden 121 sene sonra küresel emeğin iş koşullarını Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2011 Küresel İstihdam Eğilimleri raporundan izleyebiliyoruz. Rapora göre 2010 itibarıyla, küresel işgücü piyasalarında 205 milyon işsiz bulunmakta. Bu rakam ortalama yüzde 6.2 oranında açık işsizlik anlamına geliyor. Bunun da ötesinde, istihdam koşulları giderek enformalleşiyor, işgücü piyasaları esnekleştirilmiş koşullarda parçalanıyor, güvencesizleştiriliyor.
\nILO, “kendi hesabına çalışan küçük üreticileri ve ücretsiz aile çalışanlarını” güvencesiz istihdam (vulnerable employment) olarak tanımlamakta. Etnik, dini ve benzeri baskı unsurlarının da etkisiyle, bu tür “istihdamın” çoğunlukla herhangi bir sosyal güvenceden yoksun, çalışma koşullarının da enformal ve yoğun sömürüye açık olduğu biliniyor.
\nAşağıdaki tabloda özetlediğimiz ILO’nun hesaplamalarına göre, 2009 yılı itibarıyla küresel ekonomide güvencesiz istihdam toplam 1.5 milyon kişi düzeyinde. Bu rakam 1999’a görece 146 milyon kişi daha artmış durumda ve toplam istihdamın yarısına ulaşıyor. Söz konusu güvencesiz “istihdam biçimi”, Sahraaltı Afrika’da yüzde 75.8; Latin Amerika’da yüzde 32.2; ucuz emek cennetine dönüştürülen Güney ve Uzakdoğu Asya’da ise yüzde 65.4 olarak hesaplanmakta.
\nYine tablodaki verilerde özetlediğimiz üzere, emeğin yoksullaşma süreci, istihdam koşullarının enformalleştirilmesi ve emeğin sosyal hak ve ücret kazanımlarının geriletilmesiyle birlikte daha da şiddetleniyor. En dar yoksulluk sınırı olarak kabul edilen “günde 1.25 dolar gelir” (günde yaklaşık 1 TL, 80 kuruş) kıstasına göre çizilen yoksulluk sınırının altında 632 bin kişinin çalıştırıldığı ve bu oranın tüm dünya emekçilerinin beşte birine ulaştığı görülüyor. Tekrar vurgulayalım: Dünyamızda her beş emekçiden birisi günde 180 kuruşun altında bir “ücret” geliri elde edebiliyor. Bu oran, Sahraaltı Afrika’da yüzde 58.5, Asya’da ise yüzde 34.5 düzeyinde.
\nKapitalizm, kaçınılmaz krizlerini, daha uzun işgünü ve daha düşük ücret gerektiren daha fazla sömürü sayesinde erteleyebilmek mücadelesi veriyor. Bu koşullarda emeğin “birlik, mücadele ve dayanışması” daha da anlam kazanmakta.
\nNice 1 Mayıs’lara; 1 Mayıs’ın sadece birlik, dayanışma ve barış anlamına geleceği günler özlemiyle.
\n\nNot: Geçen haftaki yazımda, tamamen benden kaynaklanan bir ihmal sonucunda “Köy Enstitülerinin 1954 yılında Milli Eğitim Bakanı Şemsettin Sirer tarafından kapatıldığı” şeklinde yanlış bir bilgi verdim. Doğru yorum, “Köy Enstitülerinin, 1946 yılından başlayarak CHP hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Şemsettin Sirer tarafından programlarının değiştirilmeye başlandığı ve kuruluş amaçlarından uzaklaştırıldığı; resmi olarak ise Demokrat Parti tarafından kapatıldığı” şeklinde olmalıydı. Bu konudaki yanlışlık için okurlarımdam özür diliyorum.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu