Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Liberalizm, Faşizm, Aslanlar ve Ceylanlar
Doğadaki denge dayatmacı ve belirleyicidir. Aslanın ceylanı yemesi, doğal düzenin ve dengenin özünü oluşturur. “Fizyokratlar” iktisadı, doğal dengenin oluşumu içinde değerlendirdiler.
İktisadi oluşumları da, “doğadaki denge gibi kendi doğal akışı içinde bırakarak”, en iyi sonucun elde edileceğine inandılar. Klasik iktisat, bunun devamı oldu. Liberal (özgürlükçü) iktisat bunun üzerine kuruldu.
İşleri (piyasayı) kendi haline bırakmanın, iktisatta da doğadaki gibi, “dengeyi sağlayarak sorunları çözeceği” sanıldı. Aslanlar her zaman ceylanları yemeli ve denge bu yolla gerçekleştirilmeliydi…
Muhafazakâr ve sağ iktisadi düşünce özünde “doğallığı, statükoculuğu ve güçlünün egemenliğini” benimser. Hatta bütün bunları, liberal (özgürlükçü) bir anlayış üzerine oturtmaya çalışır.
- Liberal (özgürlükçü) anlayış kamusal, toplumsal ve toplumcu müdahaleyi reddeder. Liberallere göre iktisadi olayları, “kamu yararını göz önüne alarak yönlendirmek yanlıştır”. Mikro birimlerin özgürlüğü esastır. “Birey ve firma çıkarını korursa toplumsal gelişme zaten bunun doğal sonucu olacaktır” denir.
Neo liberalizm (yeni özgürlükçülük) aslında, “özgürlüklerin arkasına saklanmış faşizmi” temsil etmektedir. 20. ve 21. yüzyıllar bunun örnekleriyle doludur.
- İngiliz ve Amerikan liberalizmi yerküremizde baskıcı, antidemokratik, darbeci ve faşist sonuçları beraberinde getirmiştir. Irak’taki “yeni liberalizm oyunu” bu uygulamaların en taze örneğidir.
- Yeni liberalizm, “sistemi güçlünün egemenliğine” dayandırır. Batı’nın dev şirketleri ve nükleer küresel güçleri, “serbest piyasalar ve kendilerine hizmet için kurdukları uluslararası kuruluşlar aracılığı ile” bu küresel egemenliği elde etmeye çalışırlar. 1978’de Dünya Bankası, IMF ve FED tarafından ortaklaşa hazırlanan Washington Uzlaşısı, küresel prömiyerini 24 Ocak 1980 kararları ve 12 Eylül Amerikancı darbesi ile Türkiye’de uygulamaya açtı. (*)
Yeni liberalizm…
Soğuk savaş sonrasında ABD ve AB, “dışarıdaki ülkelere” yeni liberalizmi önermeye ve dayatmaya başladı. Serbest piyasa, serbest kur, malların ve sermayenin serbest dolaşımı üzerine oturtulmuş bir düzen kurmak istediler. Bu “tek yanlı” çalışan bir sistemdi.
Ceylanların kaçabileceği, saklanabileceği bir kovuk, bir oyuk kalmamalıydı. Aslanlar avlarını (gıdalarını) elde edebilmek için her yere serbestçe girmeliydiler. Yeni liberalizm böyle bir özgürlükler düzeniydi. Aslanlar özgürce saldırabilmeliydi. Serbest piyasa, “düz ova” anlamına geliyordu, zayıflara korunacak bir yer bırakılmıyordu.
Yeni liberalizm ve dinciler
Yeni liberalizm yalnızca vahşi kapitalizmin önündeki engelleri kaldırmıyordu. Dinci bir düzen kurmak isteyenler de yeni liberalizme dört elle sarıldılar. Sadece aslanların değil şeriatçıların da yolu açılıyordu.
Bir tek koşulla; aslanlara hizmet vermeli ve onların işlerini kolaylaştırmalıydılar.
- Dinciler de aynen liberaller gibi, “toplumsal ve toplumcu düşünce ve uygulamalara şiddetle karşıydılar”. Siyasal İslam için bir tek kitap, bir tek düzen vardı; o da kutsal kitapta öngörülen hayat tarzıydı.
- Dinciler fizyokratların (ve liberallerin) doğal yaşam ve denge anlayışını, kutsal kitabın öngördüğünü söyledikleri “varoluş felsefesiyle” bütünleştiriyorlardı.
Müdahale ne demekti? Toplumsal ve toplumcu kurallar olamazdı, çağdaş uygarlık gibi saçmalıklar yanlıştı! Halk kendi yaşam tarzını belirleyemezdi. Nasıl yaşanacağı çoktan yazılmıştı…
Bu karanlık çağ düşüncesi özgürlükçü (liberal) fikirlerle saçma bir biçimde örtüştürülüyordu. Vahşi kapitalizm ve işbirlikçi dinciler ilginç bir koalisyon kurdular.
Kapitalizmde aslanın ceylanı parçalayıp yeme özgürlüğü ile kamusal alanda türban takma özgürlüğü aynı kefeye kondu. Bu saçma beraberliğin uygulanabilmesi için dincilerin aslanlara bir şeyler vermesi gerekiyordu.
- Ülkenin en stratejik kurumlarının AB ve ABD tekellerine sunulmaları…
- Bizim piyasamızın onlar tarafından işgaline icazet verilmesi…
- Ülkenin yönetimine Brüksel ve Washington’un ortak edilmesi bu alış-verişin vazgeçilmez koşullarıydı. Üstelik bunlar, “din adına” yapılıyordu. Siyasal İslam ile Hıristiyan dünyası arasında ilahi adalet konusunda ilginç bir beraberlik kuruldu. Dinin toplum hayatındaki önemi ve ağırlığının artması için her iki taraf da birlikte hareket ediyorlar.
Batı bu yolla, aslanların yolunu açmaya çalışırken siyasal İslam da onlara kendi özel yolunu temizletiyor. Saldıran aslanlar dincilerle birlikte ilerliyorlar, ne garip… Her ikisi de liberalizm, demokrasi ve insan haklarından söz ediyorlar, aynen Irak’taki gibi…
(*) Batı’nın Yeni Türkiye Politikası, Cumhuriyet
Kitap, 2008
www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- 'Seküler müdür kalmadı'