Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkiye Avrupa'nın Neresinde?
- Türkiye Avrupa’nın hem içinde, hem dışında.
\n- AB’nin üyesi değil, AB kurumlarında yer almıyor, karar mekanizmaları dışında.
\n- Ama AB kurumlarının aldığı ticari kararlara uyma yükümlülüğü altında; özellikle de AB dışı tüm dünya ile ilişkilerinde, “haksız rekabet koşulları altında” bulunmaya adeta mahkûm edilmiş durumda. Sanayicilerimiz, ihracatçılarımız yıllardır yakınıyorlar.
\n- Demokratik olarak ve çağdaş değerler olarak AB’nin hem dışında hem de çok uzağında.
\n- Avrupa’nın Hıristiyan değerlerine ve geleneklerine karşı İslami yaşam tarzını topluma yaşatmaya çalışan bir iktidar var.
\n- Sendikal haklar bakımından AB’nin çok ama çok uzağında.
\n- Kadın-erkek eşitliği ve kadın hakları açısından en gerilerde.
\n- Sosyal örgütlenmeler AB standartlarının tamamen dışında.
\n- Askeri yönden bakıldığında ise Türkiye Avrupa’dan fazla Avrupacı ve Batıcı. NATO’nun en sadık ve güvenilir üyesi. Balkanlar’da, Afganistan’da, Lübnan’da istenen talepleri yerine getirmiş. Arap Baharı’nda en ön safta yer almış; bugün de Suriye’ye karşı yapılacak bir operasyonda başı çekmeye hazır, beklemede.
\nTicari ve askeri entegrasyonlar iyi gidiyor; buna karşılık demokratik ve kültürel yakınlaşmalar yok. Bu zıtlıklar sorunlar yaratıyor.
\n- Bir yönü ile AB’nin (ve Avrupa’nın) tam içinde.
\n- Öbür yönü ile tamamen dışında, adeta kaçıp bir köşeye saklanmış gibi.
\nEski bir politikacının ünlü bir ifadesi vardı; “Ben ne içindeyim, ne de dışında”. Türkiye de AB’nin (ve Avrupa’nın) hem içinde hem de dışında bulunan bir ülke ve bu çelişkiyi bünyesinde buram buram yaşıyor.
\nAvrupa (ve AB) açısından bir sorun yok; bu çelişkilerin faturası Avrupa’ya çıkmıyor, bedeli biz ödüyoruz.
\nOnlar uyum süreci adı altında istediklerini yaptırıyorlar. Demokratik haklara, sendikal haklara fazla bulaşmadan işi idare ediyorlar.
\nTürkiye’yi AB içine almadan istedikleri gibi denetimleri altında tutuyorlar. AB ile ilişkiler konusunda bugün Türkiye ikiye ayrılmış durumda;
\n- Mevcut çelişkilerle işi sürüncemede tutup, AB süreci ile Avrupa’dan uzaklaşmak isteyenler var; aynı zamanda kendi işlerini içerde yürütüyorlar.
\n- Öte yandan bir kesim, neredeyse Kurtuluş Savaşı öncesinde olduğu gibi; “Avrupa mandası altına girelim de bu sayede Avrupa’ya yakınlaşmış oluruz, yoksa beterin beteri var” diye düşünebilecek bir noktaya gelmişler.
\nDün de bugün de aynı
\nOsmanlı’nın son döneminde Türkiye-Avrupa ilişkileri birçok yönü ile benzer konumdaydı. Osmanlı’nın son 80-90 yılında “Avrupalılaşma” aydınlar ve bürokratlar tarafından çağdaşlaşmanın ve demokratikleşmenin bir köprüsü olarak algılanmıştır.
\nAlev Coşkun’un yeni çıkan kitabı bu dönemin gelişmelerine ayrıntılı bir biçimde ışık tutuyor. (*)
\nBugün Türkiye Batı ile Ortadoğu (ve Asya) arasında sıkışmış durumdadır. Gerçek bir katılımcı demokrasinin kurulması için gerekli olan yeniden yapılanma girişimlerine başlanamadığı sürece bu çelişkileri azaltma olanağımız yoktur.
\nDün Nâzım Hikmet’leri cezaevlerine göndermiştik; bugün de Fazıl Say’ları toplum dışına itme noktasına gelmiş bulunuyoruz. Doğan Hızlan’ın 8 Haziran 2012’de Hürriyet’te yazdığı gibi, “Fazıl Say Türkiye’dir” düşüncesine gelemediğimiz sürece ne demokrasimizi kurabilir ne de gelişmiş bir toplum düzeyine çıkabiliriz.
\nArap dünyası ile farklı ilişkiler
\nTürkiye (ve Ankara) ile bazı Arap ülkeleri arasında özel ilişkiler kurulmaya başlandı. S.Arabistan ve Katar başı çekiyorlar. Bu da önümüzdeki dönemde yürütülecek stratejik bölgesel ilişkilerin ipuçlarını veriyor.
\nBu yeni açılımlar AB büyükleri ve ABD’nin Ortadoğu politikalarına uyuyor. Bu arada Rusya ve Çin, Ortadoğu Arap dünyasına ilişkin pozisyonlarını netleştirmeye başladılar.
\n6 Haziran 2012’de Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov sert bir açıklama yaptı; Rusya ve Çin’in, Suriye’ye yapılacak bir dış askeri müdahaleye kararlı bir şekilde karşı çıkacağını belirtti.
\n- Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) Hindistan, İran ve Afganistan ile yakın işbirliği ve üyelik ortamını geliştireceğini belirtti.
\nBütün bu gelişmeler karşısında Ankara’nın bölgede, Batı’ya daha da angaje bir konuma geldiğini görüyoruz.
\n\n(*) Devrimin İlk Karşıtları, Alev Coşkun, Cumhuriyet Kitapları, 2012
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- 'Seküler müdür kalmadı'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi