Bir zamanlar operamız...

28 Eylül 2016 Çarşamba

Leyla Demiriş, gencecik yaşında henüz korodayken yeteneğini belli etmiş ve solist olarak operalarda rol almaya başlamış. Lirik soprano niteliğinde, güzel bir ses rengi vardı. Sahneye yakışan duruşuyla yarattığı kimlik dikkat çekiciydi.

Yakın zamanlarda İstanbul operasından bas Attila Manizade’den sonra soprano Leyla Demiriş’i de yitirdik. Onların en verimli oldukları dönemi anımsarım. O zamanlar Atatürk Kültür Merkezimiz vardı. O binanın kapısından girmek, merdivenlerini çıkıp büyük salonda bir opera prömiyeri izlemek, gençlik yıllarımızın eşsiz anılarıdır. Elimize aldığımız program notlarında ilk iş o gece kimler söylüyormuş, aynı rollerin ikinci kastı kimlermiş, öğreniverirdik. Perde açılmadan önce dinlediğimiz uvertürle orkestranın notunu verenler kendi aralarında fısıldaşırlardı! Sonra sahnenin parlak ışığında abartılı makyajlarıyla başrol oyuncuları, küçük rollerdekiler, koristler, dansçılar anlatılan öyküyü canlandırırlarken yine büyüklerimizden şunları duyardık: “Bir de öteki kastı izlemeli”, “Bu gece prömiyer olduğu için aksaklıklar var, birkaç temsil sonrasında yine gelmeli”... Kimi sanatçı için duyduklarımız, “Sesi parlak ama sahnesi yok” veya “Önceki rollerine göre çok başarılı” gibi karşılaştırmalı saptamalardı. Temsil bittiğinde ise izleyiciler bütün emeği geçenleri avuçları yanana kadar alkışlar, övgülerini belirtirlerdi.
Benim anımsadığım dönemden, Ayhan Baran, Erol Uras, Attila Manizade, Mete Uğur, Ender Arıman, Suna Korat, Işın Güyer, Melek Çeliktaş, Leyla Demiriş, Alis Manukyan, Meral Manizade, Oya Tekin gibi isimler doruktaydı. Sonradan solist olan sanatçıların birçoğu opera korosunda söylerken kendini göstermiş isimlerdi.
Leyla Demiriş de öyleydi. Gencecik yaşında henüz korodayken yeteneğini belli etmiş ve solist olarak operalarda rol almaya başlamış. Başkadın oyuncu (prima donna) olarak rol aldığı temsillerden Tosca’yı anımsarım. Lirik soprano niteliğinde, güzel bir ses rengi vardı. Sahneye yakışan duruşuyla yarattığı kimlik dikkat çekiciydi. Eşi, besteci Okan Demiriş, onun sesi için konser aryaları ve operalar bestelemişti. Karyağdı Hatun’daki o zor şarkıları yaşayarak söylediğini, hatta söylerken gözyaşları içinde duygulandığını anımsarım.
Bu vesileyle bizim üçüncü kuşak Cumhuriyet bestecilerimizden Okan Demiriş’i (1942-2010) de anmak isterim. Operalarında, librettonun akışına göre, halk müziğini, geleneksel müziği, gizemsel İslam ilahilerini ve mehter müziği motiflerini de kullanmıştı. Dördüncü Murat, Karyağdı Hatun, Yusuf ile Züleyha başlıca operalarıydı. Onların da başkadın rolünü hep eşi, Leyla Demiriş söylemişti; zaten onun sesi için yazılmıştı.
Şimdi bu sanatçılarımızdan geriye kalan CD’lerin bir kez daha değerlendiğini anlıyorum: Okan Demiriş’in Piyano Konçertosu, Konser Aryaları (Leyla Demiriş solistliğinde) ve Pasinler Süiti’nin yer aldığı Stüdyo Marşandiz kayıtı; Leyla Demiriş’in Tosca, Turandot, Cavalleria Rusticana ile Okan Demiriş operalarından seçmelerle söylediği özel bir kayıt; Attila Manizade’nin Erol Erdinç yönetimindeki Sofya Radyo Senfoni eşliğinde söylediği aryaların Umar prodüksüyon olan kaydı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları