Evin İlyasoğlu
Evin İlyasoğlu evini@boun.edu.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

'Hem zaten sen birinci olacaksın'

06 Mart 2013 Çarşamba

Tarihe değerli bir piyanist ve sanat elçisi olarak geçen Van Cliburn’ün Çaykovski Piyano Yarışması’nı bir Amerikalı olarak kazanması politik açıdan da gündem oluşturmuştu

\n

* 1. Çaykovski Yarışması’nı kazanması yaşamının dönüm noktası olmuştu Cliburn’ün. O yıl bu yarışmayı izleyenler arasında Moskova’da eğitim gören genç bir Türk kemancı Ayla Erduran da vardır. Erduran, Çaykovski Konservatuvarı’nın bahçesinde heyecanla dolaşan Cliburn’ü gördüğünde ona ‘Van, hem zaten sen birinci olacaksın’ der.

\n

Geçen hafta ünlü Amerikalı piyanist Van Cliburn’ün ölüm haberi geldi. Tarihe değerli bir piyanist, sanat elçisi ve gençlere yol açan bir koruyucu olarak geçti. Kurduğu vakıfla ve 1962’den beri düzenlediği piyano yarışmalarıyla ünlendi.
1958’de Moskova’da ilk kez yapılan Çaykovski Piyano Yarışması’nı bir Amerikalı olarak kazanması politik açıdan da gündem oluşturmuştu: Cliburn, Rusya ile Amerika arasındaki soğuk savaşın sona ermesine yol açan gayri resmi bir diplomat gibi algılandı. O günden sonra dünyanın her yerinde kabul gördü ve
Eisenhower’dan Obama’ya kadar bütün başkanlara konser verdi. Ona yarışmayı kazandıran Çaykovski’nin 1. Piyano Konçertosu’nun kaydı bir milyonun üstünde satarak pop yıldızları kadar ün sağladı. Sony, geçen ay sanatçının önceki kayıtlarından derlenmiş 29 CD’lik tarihi bir külliyatı piyasaya sunmuştu.
Van Cliburn 1934’te Louisiana’da doğmuş,
Liszt’in öğrencisi olan annesiyle daha üç buçuk yaşındayken piyanoya başlamış. Sonra Juilliard’da okumuş ve 1. Çaykovski Yarışması’nı kazanması yaşamının dönüm noktası olmuş.

\n

Erduran Cliburn’ün \tyarışmasında

\n

O yıl bu yarışmayı izleyenler arasında Moskova’da eğitim gören genç bir Türk kemancı da vardır: Ayla Erduran. Yarışma öncesinde Çaykovski Konservatuvarı’nın bahçesinde ona rastlar:
“Kara kıvırcık saçlı, uzun boylu bir çocuk. Böyle bir jürinin önünde nasıl çalacağım, ödüm patlıyor” diyor.
Ben daha önce yarışmalara girmiş, tecrübe kazanmıştım. Ona
“Hiç korkma, bir konser gibi düşün, zaten jürinin suratını görmüyorsun; salondaki Rus halkı da o kadar sıcak ki, onlara bir konser veriyormuş gibi çal” dedim. Ayrıldık. İki adım yürüdüm. Sanki birisi kafamı tutup çevirdi. Seslendim ona: “Van, hem zaten sen birinci olacaksın” deyiverdim. Nasıl söylediğimi bilmiyorum. Oysa bu piyanisti ne dinlemiştim, ne de onun hakkında övgü duymuştum. Final halka açık yapılıyordu. Balkona gidip oturdum. Dinleyiciler kendinden geçmişti. Ben de böyle bir şey yaşamadım!
Bitince jürideki
Sviatoslav Richter ayağa kalktı ve alkışladı. Çıldırmıştım heyecanımdan! Daha iki gün önce tanıştığım Amerikalıydı bu. Çaykovski 1. ve Rachmaninov 3. konçertoları çalıp bitirmiş, sakinleşmiş ve dinleyicinin arasına gelip oturmuştu. Başını kaldırıp yukarı baktı, o kadar kişinin arasından beni gördü. “Gelsene” diye eliyle çağırdı. Yanına gidip oturdum. Sonuçları birlikte dinledik. Sonuçlar açıklanıp Altın Madalya’yı kazandığında onu ilk kutlayan da bendim.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları