Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Program sanatı
Senfoni orkestralarımızda nasıl program düzenlenir?
Bazı senfoniler orkestrayı eğitmek amacıyla çaldırılır. Örneğin birçok büyük şef Beethoven’in 9 senfonisini birden aynı mevsim içinde çaldırtmıştır. Çünkü çalanların da dinleyenlerin de öğreneceği çok şey vardır.
Klasikleşmiş konser şablonunda bir uvertür, bir solistli eser, ikinci yarıda da bir senfoni yer alır. Ama bu kesin kural değildir. Bölüm başına 40-50 dakika ayrıldıktan sonra o sürenin içine sadece uzunca bir konçerto ve bir senfoni konabilir. Bazen post-romantik bir besteci varsa sadece onun eseri çalınır. O konserde ara yoktur. Çünkü Bruckner, Mahler, R. Strauss gibi 19. yüzyıl sonu post-romantiklerin nice yapıtı konserin tüm süresini, iki saate yakın kaplayabilir. O zaman da dinleyici konser fuayesinde sosyalleşemez!
Orkestraların yönetimleri aynı bestecinin art arda gelmemesine dikkat eder mi? Bazen ünlü şefler yönettikleri orkestranın gücünü sergilemek için solistli konserler yerine her iki bölüme de solistsiz, senfonik yapıtlar yerleştirirler. Konserin bütününde bir dil birliği, bir ortak payda olması önemlidir. Dinleyici çağdaş yapıtları sandviç halinde duymaya alışsa da bunun da abartılmaması, klasikleşmiş eserlerin araya sıkıştığında çok yeni eserlerin dikkatle seçilmesi gerekir. Tematik konserler, örneğin “Akdeniz esintileri” bazen üst üste konulur. Bu da dinleyicinin hayal gücünü sınırlayabilir. Birilerinin anısına konser yapmak, o kişilerin sevdiği parçalardan mı örülüdür, o kişiyi hatırlatmak için midir, yoksa yaşasaydı asla dinlemeyeceği eserleri mi içerir?
Şefin veya solistin bir süre sonra yurtdışındaki başka bir merkezde icra edeceği eser önceden burada çaldırıldığında programın diğer eserleriyle nasıl bağdaştığı dikkate alınır mı? Hemen her konser salonumuzda özellikle bu yıl “milli”(!) bestecilerimizden Şostakoviç’e bol bol yer ayrılmıştı. Bestecinin hikâyesi acıklıdır, eserleri coşkuludur, büyük orkestranın renklerini güzel kullanır, ritmik ve melodik buluşlarıyla izleyiciyi kucaklar. Ama neredeyse her hafta İstanbul’un bir köşesinde kendisine rastlamak da biraz abartı olmaz mı?
Geçenhafta İDSO’nun konserini Raoul Grüneis yönetti. Bu değerli şefi, İDOB’u yönettiği dönemden biliyoruz. Post-romantiklerin, Wagner’in üstadı. Büyük orkestrayı iyi tanıyor. İlk yarıda İDSO’nun eşliğindeki Beethoven’in Üçlü Konçertosu’nda, Bosphorus Trio (Özgecan Günöz, Çağlayan Çetin, Özgür Ünaldı) birbirlerini dinleyerek ve çaldıkları eserin keyfine vararak bize de aynı keyfi yaşattılar. İkinci yarıdaki Richard Strauss’ın Ev Senfonisi büyük orkestranın renklerini yansıtsa da, o dantel gibi Beethoven üstüne ağır bir ruh hali sundu.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
- Tarım Bakanlığı'nda 'Suriyelilere kadro' iddiası
- Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ne zaman görüşecek?
- Davutoğlu'ndan yanıt
- Kırmızı ete yüzde 40 zam! Yurttaş isyan etti
- Erdoğan ıstakoz sevdalısı AKP'lileri unuttu
En Çok Okunan Haberler
- THY krizi büyüyor
- Rıdvan Dilmen'den penaltı ve şampiyonluk yorumu
- 23 Nisan töreninde tek genel başkan…
- Erdoğan'dan 'Özel ile randevu' sorusuna yanıt
- Kulüpler Birliği ile TFF arasında gergin toplantı!
- Benjamin Brand kimdir? Benjamin Brand hangi okul mezunu?
- Arapçayı anlamadı, Türkçeye çevirtti
- Sivasspor'un penaltısında karar doğru mu?
- 'Şampiyonluğa oynayan bir takım için...'
- Özel, Erdoğan'la görüşme için tarih verdi