Önceki hayatımda Carmen miydim?

04 Nisan 2015 Cumartesi

İspanya turnemin ilk durağı Atlantik kıyısındaki Santiago de Compostela’da başladı. Sürekli yağmur yağıyordu bu şehirde. Dört gün boyunca yağdı. Ara vermeden.

Dini bir şehirmiş Santiago de Compostela (Galicia bölgesi). Hatta Kristof Kolomb öncesi dönemlerde buraya “dünyanın sonu” denirmiş -ordan sonra uçsuz bucaksız Atlantik Okyanusu başladığı için- Manastır var, katedral var. Ama hep yağmur yağıyor deli gibi.

Şimdi ise bir üniversite şehri. Öyle ki konsere yüzlerce öğrenci ve akademisyen geldi. Oranın orkestrası ile çaldım.

Programda (4 piyano konçertomun 24 yaşımda yazdığım ilki) “İpek Yolu” vardı. Konserde çalarken dikkatimi çekti, yüzlerce kişi ellerinde kâğıt kalem not tutuyorlardı konser esnasında. Akademik yer ya. İlginçler. Yağmur ara vermedi. Hep yağdı.

Santiago’dan sonra aktarmalı uçakla güneşli Sevilla’ya geçtim. Ve;

Sevilla’ya âşık oldum. Otantik İspanya gibi kalmış tek şehir sanırım. İlk kez geldiğim bu şehirde tuhaf hislere kapıldım. Bu sokaklar sanki tanıdık. Bu meyhaneler, bu şaraplar, eğlenceli, gürültülü geceler, buram buram bu hayat, aşk dolu bu ahali sanki tanıdık, gökyüzü pırıl pırıl, geceleri yıldızlar altında ara sokaklarda insanlar, kimse kimseyi uyutmuyor, ben burayı biliyorum, nasıl olur? İlk kez geldim Sevilla’ya! Öyle ki, sanki daha önceki bir hayatımda Sevilla’da yaşamışım gibi hislere kapıldım. Yahu yoksa bir önceki hayatımda ben “Sevil berberi” miydim? Ya da sakın bir önceki hayatımda “Fidelio” olmayayım? Ulan yoksa ben bir önceki hayatımda “Carmen” miydim?

 

Meşhur çeyrek final

1982 dünya kupasının en heyecanlı maçlarından biri Sevilla’da oynanmıştı hiç unutmam. Siyah-beyaz TRT’de karıncalanan bir ekrandan seyrettiğim o meşhur Brezilya’nın İtalya’ya elendiği çeyrek final. Ziko’lu, Sokrates’li Brezilya’yı o derece obsesif tutuyordum ki 12 yaşımdaki ben, bu maç bitince ağlamıştım.

 

Sevilla’nın katedrali

Bir de 12. yüzyıldan kalma muhteşem bir katedrali var Sevilla’nın. İçerisinde 40-50 metrelik som altından heykeller. Yahu, sadece bu katedralin içindeki som altınların ederi İspanya ekonomisinden fazladır. Hiç dert etmesinler.

Sevilla resitali çok mutlu mesut geçti. Seneye 2016 Şubat ve Mart’ında 3 hafta boyunca eserlerim çalınacak Sevilla’da: İstanbul Senfonisi, GeziPark1, Haremde 1001 Gece ve yeni besteleyeceğim orkestra eseri “Kapalı Çarşı.”

 

Gaudi’yle çay saati

Ertesi günü Barselona’ya geçtim. Facebook dostlarımı eğlendirmek için şu mesajı yazmıştım: “Barselona otele geldim dostlar. Bir baktım Messi ile Neymar lobide oturmuşlar ben gelince ayağa kalktılar: ‘Abi hoş geldin, biz de seni bekliyorduk, bir ihtiyacın var mı?’ diye sordular. ‘Gençler zahmet etmişsiniz, akşama takılırız, siz şimdi gidin biraz şut çalışın’ dedim. ‘Tamam abi’ dediler. Gaudi ile bir çay içmeye gideyim dedim. Miro da alkollü yenimekân açmış, ‘Oraya da uğrarız’ dedi Gaudi.

Sonra Dali’ye de uğradık, ‘Facebook dostlarımıza selam söyle’ dedi.”

 

Barselona’da ilk konser

Her neyse, ilk kez çaldığım Barselona Senfoni Orkestrası ile 3 gece konserimiz oldu. Bu sefer 4 piyano konçertomun en sonuncusu olan No 4 “water”ı (Su) çaldım Barselona’da. Hani şu Kültür Bakanlığı’nın Ankara’da programdan çıkardığı eserlerimden biri. (Su ile ne dertleri varsa artık? Su sıkıntısı mı çekiyorlar? Sorun ne sorun?)

Barselona Orkestrası fevkalade iyiydi, mavi su, kara su ve yeşil su olan 3 bölümlü bu su konçertosu muazzam bir başarı kazandı Barselona’da.

Orkestrayı Finli şef Hannu Lintu yönetti; çok iyi dost olduk onunla. Müşterek dostumuz Finlandiyalı bir müzisyenden konu açıldı.

Şimdi; gülmeniz için anlatmıyorum, bu gerçek.

Bu Finli müzisyen arkadaşımızın hayli ilginç bir hayatı var.

Şöyle ki; ilk eşinden bir çocuk yapmış (1), sonra ikinci eşinden bir çocuk daha yapmış (2), sonra tekrar ilk eşiyle evlenip yine bir çocuk yapmış (3), sonra ama, bir daha ikinci eşiyle evlenip yine bir çocuk yapmış (4), sonra tekrar yeniden ilk eşiyle evlenmiş yine çocuk yapmış (5), sonra ve büyük final üçüncü eşiyle evlenip yine ondan da bir çocuk daha yapmış (6) ve anlatılan o ki; şimdilerde de bir başka yeni eş ile 7 ve ötesine doğru yelken açmış. Yani dedim ki, 5 bölümlü Mahler Senfoni gibi. Allegro-adagio-scherzo- Adagietto-FinaleAllegroAssai... “6 ve 7 ne peki” diye soracak olursanız, onlar da “bis” parçası!

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gideon Klein 28 Eylül 2016
Büyük çaresizlik 13 Ocak 2016

Günün Köşe Yazıları