Feyzi Açıkalın

Paralimpik 'peri masalı' değil

17 Eylül 2016 Cumartesi

Rio 2016 Paralimpik Oyunları, sempati duyduğumuz bir dünyadan çok, saygı duyulan görüntülere sahne oluyor. Oysa gerçek, bir peri masalındaki sihirli değneğin değmesiyle dönüştürülen düş dünyası kadar pembe değil bu arena! Ve daha geçilecek çok yol var…

Paralimpik anlayışın gelişimindeki en üst gösterge olan 2012 Londra bu anlamda çok farklıydı. Orada, kişilerin ne yapamadığı değil, neleri başarabildiğine yoğunlaşacak bir algı değişikliği yaratmak amaçlanmıştı. Başarıldı da. Halk bir süre sonra “inanılmaz!” sözünü bırakarak engelli oluşa değil, sporcunun performansına, skora odaklanmıştı.

Bilinen zorlukları yüzünden sorunlu başlayan 2016 Rio Oyunları, 2012 Londra ile gelişen peri masalı hikâyesinin böyle gitmeyebileceğini gösterdi. Engelli oluşun farklı ülkelerdeki algılanışı ve buna bağlı medya ile sponsor desteği eksikliği sihirli değneğin her zaman işlemeyeceğini gösteriyordu.

Uluslararası Paralimpik Komitesi (IPC) başkanı Sir Philip Craven daha o yıllarda sorunlardan bahsetmişti. Craven sınıflandırma sistemini gelecekte daha basitleştireceklerini, atletizmdeki çoklu (birleşik) yarışmaları kaldıracaklarını söylüyordu. Daha fazla uluslararası standart uygulamasına gidilecekti.

Sınıflandırma sorunu

Gerçekten, engelin sınıflandırması izleyici açısından büyük sorundu. Kolu ve bacakları olmayan iki ayrı sporcunun aynı sınıfta yer alması kafa karıştırıyordu. Sporcu da kendisine denk olanlarla yarışmak istiyor, konu yakınmalara, itirazlara yol açıyordu.

Sporcuların, yarışma günleri de dahil olmak üzere sürekli bir sınıflandırma testinden, kontrollerden geçtiği biliniyordu. Eksik olan uzuvlar için bir sorun yoktu. Ama zihinsel engelli ya da motor nöron aktivitelerinde iyileşme ihtimali bulunan sporcuların eşit koşullarda yarışabilmesi için sürekli testlerden geçtiği söyleniyordu.

Sınıflandırma sisteminin dürüst, hakkaniyet içermesi beklentilerinden başka, kullanılan el ayak protezleri, tekerlekli sandalye gibi gereçlerin kalitesindeki farklılıkların da giderilmesi gerekiyordu. Ama bu olası mıydı?

‘Engelli değil geliştirilmiş’

Teknolojiyi, bilimi iyi kullanarak protezleri, tekerlekli sandalyeleri, ışığa duyarlı sistemleri fakir ülkelere göre daha yaygın kullanabilen ülkeler bir adım öne geçmeyecek miydi? Biyonik geliştikçe çok daha güçlü Paralimpik sporcuların ortaya çıkacağı, o zaman da, o sporcunun engelli değil, “geliştirilmiş!” olarak anılacağı tehlikesinden bahsediliyordu.

Bir başka konu da, engelli algısının bir “Kül Kedisi” öyküsüne dönüştürülme tehlikesiydi. Baroness Grey-Thompson, “Onlara asansör sağlanmazsa merdivenin en üstüne çıkamıyorlar!” diyerek maddi koşulların da gerekliliğine vurgu yapıyordu.

Sporun baş belası doping ne yazık ki Paralimpik için de geçerliydi. Olimpiyatlardan farklı olarak Paralimpikler’de her müsabakada yalnızca bir sporcudan örnek alınıyordu. Olimpiyatlarda örnek 8 yıl saklanırken bu koşul Paralimpik Oyunlarda 3 ay ile sınırlıydı.

Son olarak, medyanın neyi ilham verici olarak planlayıp öne çıkaracağı da önemliydi. Skorları insan öyküleriyle zenginleştirip izleyiciye, okuyucuya sunuş şekli, Paralimpik spora ilgiyi her anlamda artıracaktı. Ama ne ırkçılık ne de peri masalı içermeyen anlatımlarla…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları