Hiç suçu olmayan 40 bin kişi mahrum edilmişti açılış maçından. O stadın güvenliğinden Beşiktaş sorumlu değildi oysa ki. Ve Beşiktaşlılar sahaya da girmemeyi başarmışlardı onca kışkırtılmaya rağmen.
İlla ki Beşiktaş’ı da cezalandırmanın anlamı ne? Suçluları değil de masumları cezalandırmakla adalet sağlanabilir mi?
Hani Passolig bunun içindi?
Yoksa bilmediğimiz başka şeyler için miydi?
Sonuçta Beşiktaşlılardan unutulmaz başkan Süleyman Seba’yı anma gününde en tabii hakları olan maç izleme hakkını çaldılar.
Ve Seba’nın anılması da şehitlere saygı duruşu da boş tribünler önünde yapıldı.
Seyircisiz maçta -bir grup Antalyalıyı saymazsak- maçın cazibesi azalıyor, zaman da geçmek bilmiyor.
Bunda sahadaki futbolun zevksiz başlamasının da etkisi vardı kuşkusuz.
Meydanı boş bulan Antalya faul üstüne faul yaparak Beşiktaş’ı durdurmaya çalıştı. Rıza Hoca; Atiba, Ozi ve Talisca’ya adam markajı uygulattı. Hakem Cüneyt Çakır faulleri çaldı ama bu kez kartlarda cimriydi. Böyle olunca oyun bir türlü akmadı. En çok koşanlar sağlık görevlileri oldu gerisini siz düşünün. Bu durumda gol de duran toptan gelecekti. Pepe’nin ustaca arkaya sızmasıyla Kartal doğru dürüst pas yapamadığı maçta öne geçiverdi.
Zaten Siyah-Beyazlılar lige henüz tam hazır da gözükmediler. Savunmadan oyun kurarak asla rakip alana gidemediler. Gökhan Gönül, Adriano ve Marcelo’nun eksikliğini çok hissettiler.
Beşiktaş’ın golü Antalya’yı uyandırdı; oynatmamayı bıraktı oynamaya başladı. Ve maça denge geldi.
Bu kadar faullü geçen maçta bir penaltının oluşması da beklenmedik bir şey değildi. Cenk’le penaltı kazanan Beşiktaş skoru ikileyince belki biraz rahatladı ama Antalya oyunu bırakmayınca mücadele maçın sonuna kadar sürdü.
Sonuçta Kartal taraftarıyla birlikte açılış yapamadı ama pek de iyi oynayamadığı karşılaşmadan 3 puan alarak teselli buldu.