İyi ki Love’ın boyu kısaymış. Şenol Güneş’in topu sürekli havalandıran Quaresma’dan vazgeçmesinin nedeni bu olsa gerek. Zaten orta alana Atiba ile birlikte Oğuzhan’ı da Tolgay’ı da koyması yerden paslı oynama isteğinin bir göstergesi. Fakat Beşiktaş’ın savunma hattı yine allak bullak. Pepe ve Vida’nın yokluğunda stoperde bu kez Medel ile Roco var. Ama eldeki kadroya göre en iyi 11’le çıkmış Kartal. Nitekim maçın başlamasıyla Siyah-Beyazlılar kaleciden itibaren yerden ve topa derinlik katarak giriyor oyuna. Ve 18’de ilk defa VAR Beşiktaş’a çalışıyor ama kazanılan penaltıyı Oğuzhan kaçırıyor. Zaten Oğuzhan’ın penaltı kullanması hata. Hele kalede Beto gibi Süper Lig’de karşılaştığı penaltılardan 9’da 6 kurtarış yapmış bir kaleci varsa. Ve Love Türkiye’de 10’da 10 penaltı atmışken.
Ardından ne oluyorsa oluyor belki de kaçırılan penaltının etkisiyle Beşiktaş yavaşlıyor, Göztepe moralleniyor ve oyun dengeleniyor. Ama 45+3’te hızlı bir atakta Love şut çekmek yerine topu Lens’e verse maçın o dengesi bozulacak. Ne ki maçın dengesi 2. yarı bozuluyor, ama ev sahibi lehine. Başından beri yerleşim ve adam paylaşımı hatası yapan Beşiktaş defansını Göztepe önce 51’de sonra 60’ta fena halde cezalandırıyor. Skor şimdi 2-0. Bundan sonra Beşiktaş için oyunu çevirmek çok zor.Alelacele Oğuzhan’ı çıkarıp Quaresma’yı oyuna sokmak ise hiçbir şeyi değiştirmiyor. Sadece “Quaresma neden oynamıyor” sorusunu soranları susturuyor. Eldeki en iyi 11’le çıkmasına rağmen Beşiktaş, İzmir’den böyle bir oyun ve skorla dönüyorsa bu, kadrosunun ne kadar eridiğinin bir göstergesi olur ancak.
Kadro bu kadar
Yazarın Son Yazıları
Daha önceki yazımda, forma aşkının olduğu, aidiyete dayalı o eski yılların çok gerilerde kaldığından, artık her şeyin değerinin para ile ölçüldüğünden bahsetmiş ve bir futbolsever olarak üzüntümü dile getirmiştim.
Fikstür çekiminin üstünden daha bir hafta bile geçmedi. Ama kimse içerdiği haksızlıklar üzerine konuşmuyor.
Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Beşiktaş’ta çok isabetli gözüken iki transfer yapılmış, hele Abraham gibi çok renkli bir santrfor gelmiş ama hâlâ laf edenler var.
Cemal Süreya demiş ki: “Bir takım ol Mesela Beşiktaş gibi De ki, Şerefim bitene kadar Seveceğim seni” Üstat bu sözleriyle şerefiyle kazanmayı her şeyin üstünde tutan sporseverlere tercüman olmuş. Futbola felsefi açıdan bakan ve belki de futbolun en politik figürü olan “filozof” unvanlı eski Brezilyalı futbolcu Dr. Socrates ise şu ünlü sözleri sarf etmişti: “Futbol sadece bir oyun değildir, o bir kültürdür, o bir direniş şeklidir.”
Hedefleri büyük tutmak başka bir şey, boş hayaller yayıp peşine takılmak ise bambaşka bir şey.
Futbolda en fazla sevdiğimiz, heyecanlandığımız transfer döneminin içindeyiz. Resmi olarak başlamasa da.