Coup d’etat

17 Temmuz 2016 Pazar

Işıklar içinde yatsın Cüneyt Abi’nin Cumhuriyet’te yayımlanan son dizisinin adıdır. Okunuşuyla yazardı Arcayürek; “Kudeta”, hükümet darbesinin Fransızcasıdır. Genç bir gazeteci olarak siyaset meydanındaki tanıklıklarını, izlemeye başladığı darbelerin hikâyelerini tatlı diliyle uzun uzun anlatırdı. O genç bir gazeteciyken ben ilkokuldaydım. Aslında ben de Cumhuriyet’in kısa tarihinin bütün darbelerinin tanığı sayılırım.

***

27 Mayıs darbesi babamı çok sevindirmişti. Oradan oraya sürülmekten, bir Cumhuriyet âşığı olarak İsmet Paşa’ya taş atılmasından, Menderes’in bitmek tükenmek bilmez Vatan Cephesi listelerini dinlemekten sıkılmış, yorulmuş olmalı, çok sevinmişti. Ben de sevindim doğal olarak. 61 Anayasası’nı da solun görünür hale gelmesine yol açtığı için sevmiştim. Ama darbe darbedir. Türkeş ve arkadaşları tasfiye edilmeseydi, karanlık bir dönemin içine girecekti Türkiye.

***

22 Şubat ve 21 Mayıs’ı biraz hüzünle hatırlıyorum. İlkini Albay Talat Aydemir’in 27 Mayıs’ın hazırlayıcılarından oluğu halde devre dışı bırakılmasına kızdığı için yaptığı söylenirdi. İkincisi ise bir inat meselesi olarak yorumlandı. İlk girişimde affedilen darbenin iki komutanı ikincisinde asıldılar. Acımıştım. Hüznümün nedeni ise hapislik günlerinde Aydemir’in Baböf okumaya başlamasıdır.

***

Sonraki darbe doğrudan bize dokundu. TİP üyesi bir genç, Fikir Kulüplerinin çiçeği burnunda yöneticilerindendim. 12 Martçılara teslim olmamaya karar vermiştik. Kendi aramızda örgütlendik ve teslim olmadık gerçekten. Kaçaklıkta savaşımız uzun sürdü. Kimi arkadaşlarımız yakalandı, işkence gördü, asıldı. 1974’te yeniden günyüzü gördüğümüzde daha sıkı örgütlenmek, darbelere, darbecilere hep direnmek gerektiği genlerimize yerleşmişti iyice.

***

12 Eylül faşist darbesinin yalnız gençlere, ilericilere, demokratlara, komünistlere değil tüm topluma zarar verdiğini de geç anladık. Darbenin boşalttığı meydanda güç kazanan akımları ciddiye almamak aymazlığına düştük. 12 Eylül benim için uzun sürgün yılları demekti aynı zamanda. Yıllar sonra ülkeme döndüğümde umut doluydum; darbelerden uzaktık ama laikliğin tehdit altında olduğu bir zamana doğru hızla ilerlediğimizi doğrusu geç fark ettim.

***

Darbelerden, darbecilerden uzak değilmişiz. Laikliği korumak için sokağa çıkan insanların nasıl darbeci diye yaftalandığını, şeriatçıların adım adım aşağıdan ve yukarıdan ülkeye, ülkenin zihnine yerleştiğini gördükçe daha fazla korkar oldum. Korku aynı zamanda korkunun ilacıdır.Öyle oldu; ama asker geliyor diye diye sivil darbenin kurbanı olmanın nasıl bir çaresizlik ve bir başka korku nedeni olduğunu da söylemeli bu arada.

***

Ve nihayet 67 yaşımda bir darbe daha gördüm. Askeri olanının da tıpkı sivil olanı gibi demokratik direnişin elini kolunu nasıl bağladığını da görmüş oldum böylece. Şimdi artık her şeye sıfırdan başlamak gerekecek.
40 derece sıcağın altında yanıyor ülke. Darbe girişimi bu kez kanlı oldu. Çok kayıp var. Emir altında olmaktan başka suçu olmayan erin kafasını kesenler tekbir getiriyor. Toplumu karanlıktan kurtarmak isteyenler ise yine askerlerin darbesine maruz kaldılar.
Yazık oldu, bir kere daha karardı Türkiye’nin ufku.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları