Değişimin Hızı

21 Ocak 2015 Çarşamba

Seçimlere az bir zaman kaldı. Sıkışmış, yoğunlaşmış, çatışmalı ve gergin bir beş ay geçireceğimiz belli oldu. İktidar partisinin iktidarı yitirmemek ve özellikle Cumhurbaşkanı tarafından temsil edilen “değişim” projesini tamamlamak için elinden gelen her şeyi ama her şeyi yapacağı da anlaşılmış durumda. Önümüzdeki beş ay da yasaların, hukukun değil, onları zorlayan, gerektiğinde görmeyen bir yönetim anlayışının egemenliği altında geçecek. Kuşkusuz toplumda azımsanmayacak bir kesimi temsil eden parlamento içi ve dışı muhalefet partileri, güçleri bu duruma itiraz etmek, verili tabloyu değiştirmek için çaba harcayacaklar. Bu da onların en doğal ama kullanmakta zorluk çekecekleri hakları olacak.

***

Tehlikeli olan iktidar partisinin seçimleri kazanmak için her yolu mubah görüyor olmasıdır. Bu amaçla dinin ve ne yazık ki geniş bir kitleyi kolayca etkileyebilecek hedeflerin kullanılması artık olağan gelişmeler arasındadır. Kimi bu kesimlerde kolayca taraftar bulabilecek önerilerin, taleplerin dile getirilmesi, bunları dile getirenlerin giderek üst düzeylerdeki yetkililer tarafından da beslenir, en azından desteklenir olması tehlikeyi artırıyor. Artık eskiden fantezi sayılabilecek öneriler doğal karşılanır hale gelmiştir. İş üç çocuk meselesini çoktan geçti. Şimdi artık 6 yaşındaki çocukla nikâh kıyılabileceği “âlimler” tarafından ciddi ciddi tartışılır oldu.

***

Daha tehlikeli olan, laikliğin kırıntılarının tümüyle silinip atılması, seçim sonuçları ne olursa olsun geri dönülmesi zor emrivakilerle kalıcılaştırılmasıdır. Eğitim sisteminde bu, büyük ölçüde gerçekleştirildi. Bundan sonra atılması planlanan adımlar bir kuşağın aydınlanmanın kazanımlarıyla buluşmasını önleyebilecek, en azından uzun yıllar geciktirebilecek niteliktedir. Kısacası iktidar partisi sonuçları kısa sürede alınabilecek bir adım olarak eğitimde laikliği silmiş, sonuç alıcı adımları hızla atarak toplumun ve muhalefetin önüne büyük bir engel koymuş durumdadır.

***

Bu arada iktidar partisi, yoksulların ve özellikle esnafın muhafazakârlaşma programında daha etkin bir rol oynayabilmesi için, “yol gösterici” adımları bedelini hiç düşünmeksizin atıyor. Kişilerin, sanatçıların, yazarların, gazetelerin hedef gösterilmesi, bunun için yandaş medyanın aktif bir şekilde kullanılması tehlikeli, sonu belirsiz bir gidişe işaret ediyor. Bu her şeyi göze alan tutumun hedefi, anayasayı değiştirebilecek bir çoğunluğa tek başına ulaşmak. Kamuoyu yoklamaları böyle bir çoğunluğu müjdelemiyor ama zaten hırçınlığın, hukuk tanımazlığın nedeni de bu.

***

Seçimler için mücadelenin koşullarını bu şekilde belirleyen iktidar partisi karşısındaki güçlerin, siyasal partilerin bu duruma henüz adapte olamadıklarını görmek zor değil. Onlar haklı olarak hukuk, yasa ve meşruiyet sınırlarını zorlamayı düşünmüyorlar. Ama bu sınırları zorlamadan da yapılabilecek çok iş olduğu ortada. Kulakları muhalefete açık olan kitlelerin, hem gidişe dur demek, hem de gelecek için aktif çaba göstermelerinin yolunu muhalefet bulmak zorunda. Muhalefet partileri, gidişe hayır diyen demokratik kitle örgütlerinin, sivil toplumun duruma müdahil olmasını sağlamak için, gerekli kanalları açmak için ellerinden gelini yapmalıdırlar. Parlamento içinde ya da dışında muhalefet partileri, “Tamam biz bu konuları ele aldık, ne olup bittiğini, neler yapılması gerektiğini biliyoruz, yeter ki siz seçimlerde oyunuzu bize vermeyi ihmal etmeyin” demekle yetinemezler.

***

Toplumsal muhalefet yalnızca siyasi partilerin genel merkezlerine sıkıştırılamaz. Hele hele sistemin yeni bir rejimi kabul etmeyeceği, yeni rejimin iktidarının uluslararası planda yalnız kalacağını, yaşayamayacağını düşünmek, kimse kızmasın ham hayaldir. Üstelik bu türden düşünceler içerikleri açısından yanlış ve tehlikelidirler. Böylesi umutlara kapılanlar serbest piyasacı sistemi, çıkarlara sıkı sıkı bağlı uluslararası ilişkileri, hani şu eskiden emperyalistlerin epey bir zamandır da küresel güçlerin yönettiği ilişkiler ağını tanımıyor demektir.
Her şey hızla değişiyor, değişimin hızı, ivmesi de gözle görünür hale geldi şu gökyüzünün altında. Ne yapalım peki? Sokağa çıkıp neyin, nelerin değiştiğine bakmak ve geriye gidişe her neredeyse itiraz etmekle başlayabiliriz mesela.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları