‘Dost Ateşi’ Yolu Tıkamasın

13 Mart 2016 Pazar

Birbirimize katlanmakta zorlanıyoruz. Belki “tahammül” sözcüğü daha iyi anlatır, birbirimizi göresimiz gelmiyor. “Nerede bir yanlışını yakalasak da vursak, hangi kelimesinden tutup tepelesek” der gibi bakıyoruz birbirimize. Dışarıdaki gerçek hasım memleketi bir uçtan ötekine kavururken birbirimize düşmemizin, herhalde sosyolojik, psikolojik bir açıklaması vardır. Belki de kitapları okurken yanlış okuyor, hayata bakarken yanlış bakıyoruzdur. Ama besbelli ki önemli bir sıkıntımız da bizi yer ile yeksan etmek için hışımla üstümüze gelen hasmımız değil, “dediğimi yap, yoksa...” diyen dostumuz, hısmımızdır.

***

Bu kadar söyleyelim de aynı hatanın, yanlışın kurbanı olmayalım. Özeti şudur; “dediğim dedik” diyenleri, farklı fikirlere katlanamayan, dayatmayı seçenleri bilmek şart. Başarır mıyız ayrı konudur, ama hâlâ bir güç merkezi olan ortak paydalara tutunmanın tam zamanıdır. Ortak paydaların birincisi, bence en önemlisi, tüm diğer paydaları harekete geçirebilecek olanı laikliktir. Öyledir çünkü laiklik, yalnızca sol siyaset merkezlerinin hayat memat meselesi değildir; halkın çok önemli bir kesiminin can damarıdır. Ve en önemlisi o geniş halk kitlesi bunun farkındadır.

***

İktidarın da buraya ağırlık verdiği, laikliği tümüyle ortadan kaldırmak için elinden geleni yaptığı ortada. Tartışmayı tümüyle “laiklik bitti, İslamcı faşizmin hangi türünü uygulayalım” noktasına getirmiş durumdalar. Medyanın tartışmaya sunduğu konular da daha çok bu alandadır. Üstelik tartışmayı İslamcılığın kavramlarıyla yapmaya, yaptırmaya da özen gösteriyorlar. Kökten itiraz etmek, laikliği laikliğin kendi radikal kavramlarıyla, ki gerçekten radikal bir tutum gerektirir, savunmak zorunludur. Bu nedenle de liberal bakışın zedelediği laiklik anlayışını yeniden ve bu kez daha sağlam tezlerle ayağa kaldırmak gerekiyor.

***

Üstelik laikliği savunanlar, geçmişte olduğu gibi askere, egemen sınıflara bel bağlamak vahim hatasına, burjuvazinin çeşitli kesimlerinden destek görecekleri zehabına kapılmamalıdırlar. Sermaye sınıfı laiklik konusunu gündeminden çıkarmıştır. Tam tersine artık o varlığını; sömürü düzenini dinci ideolojinin çizdiği sınırlar içinde pekâlâ sürdürebileceğini, kârlarını katlayabileceğini bilmenin mutluluğu içindedir. Yaşam tarzı ile ilgili saldırılar da onlar açısından hiç mi hiç kaygı konusu değildir.

***

O nedenle laiklik mücadelesinde yanlış beklentiler içine girmemek en iyisi. Burjuvazi, onun irili ufaklı kesimleri, laiklik konusunda atağa kalkan halk sınıfları başarı kazandıkça durumlarını yeniden değerlendirme gereği duyar. Hesabı yanlış yapmamalı; bu mücadelede hısım değil, hasımdırlar. Onlar öyledir de dostlar dost meclisinde midirler peki? Hadi örnek de verelim; iktidarın yoğun ateşi altında olan Cumhuriyet gazetesi, yalnızca bu yoğun saldırıyı savuşturmak için mi savaşıyor? Soldan vurmanın zevkini çıkaran kimi sosyalist arkadaşları, okumasalar da kendilerine “okur” diyenleri ne yapacağız?

***

Herkes biliyor ki kimi dostlarımız, iktidarın yaktığı, havuz medyasının körüklediği ateşe odun atmakla meşguller. Ne yapalım; “hayır, ille de bizim dediğimizi yapacaksınız, yoksa görürsünüz gününüzü” diyene ne diyelim?
“Mücadeleye devam” demekten başka bir söz, başka bir yol olabilir mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları