Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Dururlarsa Düşecekler

17 Ekim 2014 Cuma

Kafalar karışık; peki niye? İç içe geçmiş, birbirini çürüten gelişmeler mi var? Paradokslar bizi hareketsiz mi bırakıyor? Siyaset yorumcuları olarak genellikle bu türden görüntülerle karşılaştığımızda kendimizi kilitlenmiş hissederiz. Aslında karışıklık görüntüdedir. Aksayan ve çok kısa süre içinde yanlışlığı ortaya çıkan analizlerdeki ısrar ya öngörülerden psikolojik nedenlerle vazgeçilmek istenmediği için ya da ihmal edilebilir olgular ideolojik nedenlerle bir yana bırakılmadığı içindir.

***

Ama sonunda o yanlış tahminlerden, öngörülerden vazgeçmek zorunda kalırız.
Pragmatik, oportünist politikacı ise kolaylıkla değişen olgularla kendine yeni, kısa vadede işe yarayacak bir çizgi tutturmayı ve bırakmak istemediği paradigmasının her şeye rağmen doğrulandığını söylemeyi sürdürecektir. O yolunu değiştirmeyi düşünmez, somut gerçekleri kolayca kabul etmez. Zorlayıcı olgulardan hoşlanmaz. Böyle durumlarla karşılaştığında da başvuracağı hazinenin tarihin deposunda bulunduğunu bilir. Hatta neredeyse determinist bir güvenle zorbalığa doğru ilerler. İlerledikçe korkusunun, korkudan kaynaklanan kararlılığının arttığı görülecektir.

***

Siyasetçinin karşısında yer alan muhalif ise zaman yitirmeden doğru analize dayalı bir tutum almak durumundadır. Çünkü oportünist, pragmatik ve giderek zorbalaşan siyasetçi hızla onun hareket alanını daraltmayı, kısıtlamayı ve nihayet eylemini imkânsızlaştırmayı başaracaktır. Burada “önünde sonunda yıkılır giderler” ya da “zulmün artsın” gibi kuşkusuz moral değerler taşıyan ama pratik olarak işe yaramayan sloganların yararı yoktur.

***

Kobani’de ne olup bittiği sır değil. Ama öncelikle bilinmesi gereken Suriye’nin kuzeyinde özerklik için savaşan ve belli bir düzen tutturmuş bölgeye, Irak’ta ve Suriye’de devlet kurduğunu iddia ve ilan eden, tüm Müslümanların kendine biat etmesini isteyen bir “Halifenin” yönetiminde savaşan bir terör örgütü saldırıyor. İkinci temel bilgi bu örgütün ABD’nin Irak işgalinin bir ürünü olduğu, Sünni - Selefi tarikinde korku yaratmaya, teröre bel bağladığı, Sünni kesimlerden yalnız askeri değil, moral destek de sağladığıdır. Kendi yarattığı Frankensteinları yönetemeyen stratejik ve maddi çıkarları tehlikeye giren Batı ise sonrası belirsiz ve karanlık bir strateji ile askeri güce başvuruyor. Mümkünse Kobani direnişçilerini ehlileştirmeyi deneyecektir. Bu durum IŞİD’i antiemperyalist, PYD’yi de işbirlikçi yapmaz...

***

Peki, Türkiye burada nerede? Türkiye savaşın sınırında, kendine çizdiği yanlış hedefler, ideolojik akrabalıklar ve Batı’ya bağımlılık arasına sıkışmış bir parti tarafından yönetiliyor. Suriye’nin kuzeyindeki Kürtlerin özerk yapılarının kalıcılaşmasından korkuyorlar; “Irak’takine mecbur kaldık şimdi bir ikincisi üstelik PKK bağlantılı olana hiç tahammül edemeyiz” demekteler. O kadar ki, milliyetçi kesime “terörü ortadan kaldırıyoruz”, halka “silahları susturduk, artık analar ağlamıyor”, Kürt siyasilerine “işte yavaş yavaş sorunları çözüyoruz” diye sunulan “çözüm sürecini” bile gözden çıkarabilecek durumdadır bu parti.

***

Burada bir karışıklık yoktur. Karışıklık daha çok kafalarda. Analizlere sıkıştırılan ideolojik takozlardadır. Sıkışmış iktidarlar, tarihin küf kokan deposuna el atar, burunları uzamadan savunamadıkları “önlemlerle” sessizliği sağlamaya çalışırlar. İktidar olmanın doğal sonucu saydıkları yolsuzlukları örtmek, dış politikadaki beceriksizlikleri, ekonomideki kötü gidişi gözlerden gizlemek zorundadırlar. İktidarı kaybetme korkusunu, baskıyı artırarak yenmeye çalışıyorlar.
Muhalefete düşen ise kafa karışıklığına prim vermeden, tartışmaya dayanıklı sağlam analizlerle, Ankara Vişnelik’te bir araya gelen sol muhalefetten arkadaşların hazırladığı “Haydi!” programı gibi programlarla ortaya çıkmaktır. O zaman iktidarın bocaladığı da görülecektir. “Durmak yok yola devam” dedikleri budur.
Biliyorlar, dururlarsa düşecekler çünkü.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları