Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Haberini Yaz Getir Bir Bakalım!’
Geçen hafta medyaya saldırı Cemaat üyesi oldukları iddiasıyla çok sayıda gazetecinin gözaltına alınacağı iddiasıyla gündeme geldi. İddianın bir dedikodu olmadığını Cumhurbaşkanı, Başbakan, yardımcıları, hükümete yakın çevreler de itiraf ettiler. Daha sonra da iddialar gerçeğe dönüştü; gözaltılar başladı. Basın kuruluşları medyaya saldırıyı kınadılar. Gözaltına alınacağı iddia edilenlerin ya da alınanların Ergenekon tutuklamaları, davaları sırasında baskı ve zulme uğrayanlarla ilgili olumsuz bir tutum takınmış, o zamanki davaları, tutuklamaları, gözaltıları hararetle savunmuş, gazetecilerin yıllarca, aylarca tutuklu kalmalarını alkışlamış olmaları da şimdiki saldırının hoş görülmesine yol açmadı. Doğrusu da budur.
Bu amaç da zaten yalnızca son günlerde birbiri peşi sıra çıkartılan ve hızla onaylanan yasalarla da açıkça kendini gösteriyor. Yargı üzerindeki operasyonlar, sulh ceza mahkemeleri düzenlemesiyle bir anlamda özel yetkili mahkemelerin yeniden canlandırılması bir yana, HSYK’nin ve yüksek yargının iktidara bağlanması sonucunu doğuran girişimlerle de sürüyor. Belki bugün yapılacak atamalarla Yargıtay ve Danıştay’ın da bağımsız karar alma olanakları tümüyle kısıtlanmış olacak.
Öte yandan onaylanan ve polise geniş ve hukuka sığmayan yetkiler tanıyan yasa da Cumhurbaşkanı tarafından hızla onaylandı. Bu kadar da değil; pek çok gazete ve gazeteci hakkında çok sayıda soruşturma başlatıldı, dava açıldı. Davaların, soruşturmaların sayısı hızla artıyor. Baskının etkili bir başka biçimi de tekzip kurumunun kötüye kullanımı olarak ortaya çıktı. Artık tekzip kararlarında tekzip edilen haberlerin içeriği tartışılarak karar verilmiyor. Gerekçe açıklanmıyor. Yargıçlar haberin gerçek olup olmadığı ile ilgilenmiyorlar. Bu da halkın haber alma hakkına doğrudan bir saldırı, usulsüz, hukuksuz işlerin gazeteciler tarafından araştırılıp ortaya çıkartılmasının önünde büyük engel oluşturuyor.
Gazetecilerin son zamanlarda karşı karşıya kaldıkları fiziki saldırıları da ciddiye almak durumundayız. Olayları izleyen muhabirler sık sık polisin ve Cumhurbaşkanı’ndan yetkili “sivillerin” saldırısı ile karşılaşıyorlar. Yerel basında görev yapan gazeteciler ise açıktan saldırı ve baskı altında. Orada durum o kadar vahimdir ki yerel yöneticiler gazeteciye, “Haberini yaz getir bakalım uygun bulunursa yayımlarsın” diyebiliyorlar. Basın özgürlüğünün askıya alındığının bundan daha çarpıcı bir örneğini bulmak zordur.
Bugün İstanbul Adliyesi’nde Çarşı grubunun duruşması var. Bu da Türkiye’de düşünce özgürlüğünün, toplantı ve gösteri yapma hakkının ne durumda olduğunun bir başka kanıtı, göstergesi. Ne olursa, koşullar ne kadar zorlaştırılırsa zorlaştırılsın hak ve özgürlükler savunulmaya devam edilecektir. Bunun önde gelen aracı da özgür medya olacaktır. Her şeye rağmen görevimizi yapmayı sürdüreceğiz.
Okurlardan kısa kısa
PTT 1. lig takımları
Gazetemizde PTT 1. lig takımlarına çok az yer veriliyor. Bizler bu takımların maçlarının sonuçlarını, puan durumunu ve ligin gol krallarını bilmek istiyoruz. Spor sayfanızda PTT 1. lig takımlarına yer verirseniz tirajınızın artacağını umuyorum. Berkant Türkoğlu
Yolsuzluklara daha fazla eğilin
Gazetenizi takip ediyorum. Ülkede bu kadar çok yolsuzluğun döndüğü ve buna sesin çıkarılmadığı bir dönem hatırlamıyorum. Bu kadar sessizliğin içinde sesinizin daha çok duyulması en büyük temennim. Daha çok bu konulara eğileceğinizi düşünüyor ve saygılarımı sunuyorum. Kolay gelsin. İyi çalışmalar. Zafer çalışkan
Çocukları unutmayın
Cumhuriyet gazetesi okuru olarak sizden bir ricam var. Lütfen gazetemizde “Çocuk Okurlar sayfası” oluşturun. Günlük olabilir, haftalık olabilir. İlkokul çağında 2 torunum var. Onlara çağdaş yayınlar, masallar, hikâyeler, fıkralar okumak istiyorum.. Kitaplarımız var. Olsun, Cumhuriyet gazetesinde de çocukların köşesi olsun lütfen.. Saygılarımla. İbrahim Tanrıverdi
‘İlk Kültür Bakanı kim’ tartışması
Geçen hafta tartıştığımız konu yeni bilgilerle sürüyor. Bu konuda gelen mektupları aktarıyorum. Bugün Okur Temsilcisi köşenizde, İlk Kültür Bakanı kim? yazısı üzerine düzeltme yapmak zorunlu oldu. 1- İlk Kültür Bakanı ne rahmetli Abidin Özmen’dir, ne de ışıklar içinde yatsın Talat Sait Halman’dır. 2- Gazetenin 6 Aralık 2014 Cumartesi sayısının 6. Kültür Sayfasındaki ölüm haberinde, Sn. Halman “İlk Kültür Bakanı” olarak yazılmıştı. 3- Gazetenin 6. sayfasında Ailesi’nin verdiği ölüm ilanında da, “Türkiye Cumhuriyeti İlk Kültür Bakanı” olarak yazılmıştır. 4- Giriniz Gazete veya Başbakanlık Arşivlerine. Bkz. 1935-1939 yıllarındaki Vekiller Heyeti listesine. İlk Kültür Vekili; Saffet Arıkan’dır. Vekiller Heyeti Kararlarında -1935’in ikinci 6 aylık döneminde, yalnız Kültür Vekili, -1936’da hem Kültür hem Maarif Vekilleri, -1937’de hem Kültür hem Maarif Vekilleri, -1938’de yalnız Kültür Vekili, -1939’da hem Kültür hem Maarif Vekilleri, imzaları bulunmaktadır. 5- Umarım Tarihçi (!) Murat Bardakçı bu düzeltmeyi okur da, düzeltme yapıyorum derken başka bir yanlışa düştüğünü görür. Doğru tarihi öğrenir. Hakkı Bilen
Kültür devrimi yapan Cumhuriyet, 1930’larda Milli Eğitim Bakanlığı’nın adını “Kültür Bakanlığı” olarak değiştirmişti. 2. Dünya Savaşı sonrasında, kültür değişmeleri ivme kazandı. Ulus devletlerin kültür politikası geldi gündeme. Fransa’da Kültür Bakanlığı kuruldu. 12 Mart 71 Darbesi ve Erim Hükümetinin plancı üyeleri bu soruna öncelik verdiler. Rahmetli Talat Halman kurulan Kültür Bakanlığı’na atandı. Abidin Özmen, Kültür Bakanı unvanını taşıyan Eğitim Bakanı idi. Bakanlığı kuran Halman ilk Kültür Bakanı oldu; görevden sonra da bu saygın unvanını korudu. İlk Kültür Politikası, Ahmet Taner Kışlalı’nın bakanlığı döneminde (1978) tasarlandı, basıldı ama uygulanmadı. Bakanlık kaldı yadigâr. Bozkurt Güvenç
Talat Halman’ın ilk Kültür Bakanımız olduğu belirtiliyor. Size, babamın 1936 tarihli ortaokul diplomasını iletiyorum. Diploma üstünde “Kültür Bakanlığı” ibaresi var. Ancak, o dönemin hükümet listesinde Kültür Bakanlığı’nı bulamadım. Tarihçiler bir açıklama yapabilir mi? Ayrıca, Talat Halman Beyefendi ölümünden sonra yüceltilirken, 12 Mart Vesayet Hükümetinin Bakanı olarak (artı/ eksi) eleştirilmesini de beklerdim. Necat Özgür
Okurlarımızdan gelen aydınlatıcı bilgilerden ve belgelerden anlaşıldığı kadarıyla Milli Eğitim Bakanlığı o zamanki adıyla Maarif Vekâleti öncesi bu görev Kültür Vekâleti adıyla sürdürülmüş. Daha sonra kültür alanıyla ilgili görevleri de üstlenmek üzere Maarif Vekâleti adı seçilmiş. 12 Mart’ta kurulan Erim hükümeti ise Kültür Bakanlığı’nı ayrı bir bakanlık haline getirdi. Talat Sait Halman da bu görevi üstlenmişti. Karışıklığın 1935-1939 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı ile Kültür Bakanlığı’nın Kültür Vekâleti adı altında yürütülmüş olmasından kaynaklandığı anlaşılıyor.
Kadın araştırmacılar listesi
Cumhuriyet gazetesinin Bilim Teknoloji ekini yıllardır başarı ile sürdürmesinden dolayı kutluyorum. Son sayılarda bilim insanlarımız “h indeks” sayılarına göre listeleniyor, bu listeleri hazırlayan arkadaşların tarama kriterlerini bilemiyorum. Ancak biraz daha dikkatli yapılması gerektiğini görüyorum. Son yayımlanan kadın araştırmacılar listesinde de eksikler var. Kendi durumumu ve birkaç yakın arkadaşımın pozisyonunu iyi bildiğim için bu eleştiriyi yapabiliyorum. İyi çalışmalar diliyorum. Prof. Dr. Neşe Kırımer
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi