Lucretius'un Çocukları

03 Temmuz 2013 Çarşamba

Neden hep beklenmedik hareketlerden korkuyoruz? Beklenmedik eylemler bizi neden şaşırtıyor? Pek çok düşünür, filozof bu konu üzerinde o kadar çok kafa yordular, o kadar olmadık yanıtlar icat ettiler ki, gerçeğin işaretlerini, gerçekliğin (hakikatin) her an değişen ışığını göremez olduk. Oysa daha sonra diyalektik sarmalın seyrini büyük bir bilgelikle yeniden yazacak olan Marx ve Engels’ten yüzyıllar, peygamber İsa’dan 94 yıl önce doğan şair Titus Lucretius o ışığı görmüş, görmekle yetinmemiş “Evrenin Yapısı” adlı uzun eserinde bütün görkemiyle geleceğe, bugünlere uzanan bir bilge-şair olarak anlatmıştı.

\n

Bugün derinliklerine doğru yolculuğumuzu büyük bir heyecanla sürdürdüğümüz atomun iç dünyasını Demokritos’un izinden giderek anlatan Lucretius diyordu ki; “İnsan olsun hayvan olsun tüm fani canlıların özgür iradesi vardır ve bunun nedeni temel parçacıklardaki tesadüfi sapmalardır.” Bu saptama daha sonra başka düşünürlerin “Gerçek kendini rastlantılarla ortaya koyar” sözünde kendini bulacaktı. Diyordu ki, Lucretius; “Tüm hareketler önü sonu belli upuzun bir silsile olsa, özgürlüğün imkânı kalmazdı; kaderin buyruğuna uygun nedenler ezelden itibaren birbirini takip ederdi. Fakat biz o kaderin elinden özgür iradeyi çekip alıyoruz.”

\n

***

\n

Çünkü dogmaların bağnazlığı ile hüküm kuran, kısır akılların determinist rüyalarıyla karşımıza çıkan, yarın ne olacağını bize büyük bir kesinlik ve böbürlenmeyle vaaz edenlere Lucretius’u, o büyük şairi anlatan Stephen Greenblat’ın “Sapma” adlı eserini tavsiye ediyorum. (Can Yayınları)
Büyük bir şairdi Lucretius. Onun
“Evrenin Yapısı” adlı uzun şiirini ünlü ve unutulmaz şairimiz Turgut Uyar ile yine unutulmaz yazarımız, hikâyecimiz Tomris Uyar birlikte çevirdiler. Greenblat’ın eserinin çevirisinde de bu Türkçe çeviriyi kullandı değerli Suat Ertüzün.
Durup dururken nereden çıktı Lucretius, nereden çıktı
“Sapma”?

\n

***

\n

Zorbalığın bize sunduğu gelecek haritası can sıkıyor da oradan çıktı. Gençlerin “Eee! yeter artık” diye sokaklara doluşmasından çıktı. Genç kadın ve erkeklerin “gelecek öyle sizin çizdiğiniz abuk subuk haritalarla şekillenmeyecek, geleceği sizin saçma sapan ‘doğrularınız’ değil, bizim sapmalarımız belirleyecek” diye biber gazına, TOMA’ların suyuna gülerek karşı koymalarından çıktı. Nereden çıkacak; işte Lucretius’un şu sözlerinden çıktı: “Şurada kazanırken / yaşama gücü, bakıyorsun, yenik düşüyor şurada / Ağlanırken, yas tutulurken bir yanda / gözlerini güneşli dünyaya açan bebelerin / çığlıkları karışıyor ağıtlara / gün geçmiyor, gece geçmiyor ki karışmasın / bir bebe çığlığı ağıt seslerine / acıyla sevinç çatışmasın birbiriyle.”

\n

***

\n

Budur, “öyle değil böyle olacak, bebeler şöyle okuyacak, delikanlılar şöyle bilecek, kadınlar eve kapanacak, Türkler böyle susacak, Kürtler sesini kesecek, Aleviler camiye gidecek, şuraya kanal açılacak, buraya kışla yapılacak” diyene derin bir mizahla itiraz eden gençlerin dayandığı temel.
Doğumla ölümün sonsuz dansı sizin zorbalığınıza garantili bir gelecek vaat etmiyor. Beklenmedik durumlardan, atom altı parçacıkların düz bir çizgi izlemeyen bilinmezlerinin sonsuz çarpışmasından güç alan hayatımıza yön veren ışıktan öylesine habersizsiniz, sığındığınız hurafeyi
“çağdaşlık” sandığınız teknoloji ile yaşatmanız öylesine imkânsız ki, işte o nedenle gençleri anlayamıyor, onları tehditlerle yıldırmaya çalışıyorsunuz.
Siz onlarla baş edemezsiniz.
Çünkü onlar doğumdur, sizse o sonsuz dansta yitip gidecek olansınız.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları