Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Prişibeyev’i Bilir misiniz?

03 Aralık 2014 Çarşamba

“En yetkili makam” tarafından görevlendirilmiş “esnaf” meselesinin gerçek esnafları etkilemeyeceğini savunuyorum hâlâ. Küçük dükkân sahiplerinin, “küçük burjuva” tabir edilen kesimden kişilerin nesnel durumlarıyla uyuşmayan ideolojik yanılsama nedeniyle yanlış saflara yönelebileceklerini, her zaman en büyük tanığım Marx’a dayanarak anlatmaya çalışmıştım. Sınıf mücadelesinin yavaş yavaş tırmandığı, en çok da zirveye çıktığı durumlarda olabiliyor bu türden yanılsamalar.

***

Ama sonuçta saflarını yanlış seçenlerin dükkânlarına döndüklerinde onları bekleyeni de çok net bir şekilde anlatır benim tanığım. Aktarmıştım ama yinelemekte sakınca yok: “Barikatlar devrilip işçiler ezilince, mağaza koruyucuları zafer sarhoşluğu içinde dükkânlarına doğru yeniden kendilerini attıkları zaman, dükkânlarının önünün, bir mülkiyet kurtarıcısı ve göz korkutucu mektupları kendilerine uzatan resmi kredi memuru tarafından kesildiğini gördüler: Vadesi gelmiş poliçe, vadesi gelmiş borç, vadesi gelmiş bono! Ve bunların altında ezilen dükkân ve dükkâncı.”

***

Evet böyle olur; Fransa’da 1848 isyanında böyle olmuştu, yine olur. Egemenlerin kendilerini ve karışık işlerini tehlikede, tehdit altında hissettiklerinde “alt sınıflardan” uygun gördüklerine “halkı terbiye etme görevi” vermeleri sık sık başvurdukları yöntemlerdendir. Kimi ülkelerde açıkça milis kuvveti kurmaya, onları halkı sindirmek için sert bir şekilde kullanmaya yeltenenler, gerçekten de vahşi yöntemlerle can yakanlar, can alanlar oldu. Gerçi sonunda kendi canları da fena halde yandı; tuhaf “ideallerine” ulaşmayı başaramadılar. Ama yine de bu yöntemler tarih kadar eskidir ve edebiyat dünyasında da trajik ya da komik hikâyelerle yerlerini almışlardır. Tarihte “durumdan vazife çıkaranlar” epeyce yer tutar; sıkışık zamanlarda gönüllüsü bol olur bu işlerin.

***

Bilmem Anton Çehov’un “Prişibeyev Çavuş” hikâyesini bilir misiniz? Can Yayınları’ndan çıkan “Sayfiyede” adlı hikâyeler derlemesinin içindedir. Hadi çevirmenini de kaydedelim burada. Eski TKP’nin ünlü Genel Sekreteri Zeki Baştımar’ın Rusça aslından yaptığı çeviridir. Prişebeyev Orhan Kemal’imizin “Bekçi Murtaza”sına çok benziyor. Sokakta toplanan halkı “asayiş” merakıyla dağıtmaya girişen, köylülere hakaretler savuran, onları dövmeye yeltenen emekli Prişibeyev çavuş, yargı önüne çıkarıldığında da “vazifesini” canla başla savunur. Yargıcın “halkı dağıtmak senin görevin mi” sorusuna pek güzel yanıtlar verir.

***

İşte onun savunmasından bir bölüm: “Beyefendi hazretleri, halkı kovalamak benim vazifem değil buyurdunuz... Pekâlâ... Fakat eğer asayiş bozulursa? Halkın terbiyesizlik etmesine nasıl müsaade edilir? Halkı başıboş bırakmak kanunun neresinde yazar?” Prişibeyev çavuş vazife alanını oldukça geniş tutmaktadır ki, ders almakta yarar vardır. Hani lazım olur diye. “Acayip şey... Herifler azıttılar, yok benim vazifem değilmiş. (...) Bak şarkı söylemekten onları men ettiğim için size şikâyette bulunuyorlar... Evet, şarkı da nedir ki, bir işle uğraşacak yerde şarkı... Bir de geceleri ışık yakma modası çıkardılar. Yatıp uyumak lazım.”

***

Prişibeyevler her zaman çıkabilir ve her zaman bu kadar eğlenceli de olmayabilirler. Esnaf konusunda içim rahat; onlar nesnel olarak az sermaye yoğun emekle çalışıyorlar ve iyi anlatılırsa 1848 esnafının ya da daha sonrakilerin hatalarını tekrarlamayacaklardır. Ama Çehov’un Prişibeyev’i ya da bizim Bekçi Murtaza gibi eğlenceli olmayanlar, “palalılar”, “madem cumhurun başı bunları darbeci ilan etti, benim de darbeciyi vurmak hakkımdır, hukukumdur” diyenler çıkabilir.
“Durumdan vazife çıkaranlara” karşı uyanık olmak ve vazife verene de daha çok dikkat etmek gerekecektir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları