Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sath-ı Müdafaa’nın Anahtarı

08 Nisan 2016 Cuma

Ağır bir saldırıyla karşılaşan laik cumhuriyet, birileri kale kapılarını içeriden açmasaydı bu kadar kolay teslim olmayacaktı. Şimdi laikliğin de cumhuriyetin de değerini anladıklarını söyleyenler gerçekte hâlâ durumu tam kavramış değildirler. Hâlâ laikliği “din ve vicdan özgürlüğü” olarak tanımlamakta ısrar ediyorlar, hâlâ laikliğin yalnızca sıradan “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” ile anlatılabileceğine inanıyorlar.

***

Laikliği “aklın özgürleşmesi, bilimin gelişmesi” ile ilişkilendirmek ya “iktidarla diyaloglarını sona erdirir” korkusuyla ya da yeterince kafa yormadıkları için akıllarına gelmiyor. Birinci ihtimal daha güçlüdür; çünkü “iktidarın konuşulabilir, ikna edilebilir, hiç değilse bir noktada durdurulabilir” olduğuna bel bağlamışlardır. İktidar cephesinden çıkacak “mülayim”, “Avrupalı” bir itirazın durumu düzeltebileceğini düşünüyorlar. Laikliğe saldırının ideolojik içeriğini görmezden gelmek bu mantığın doğal uzantısıdır.

***

Öte yandan laik cumhuriyeti savunmanın onu yeniden, kusurlarından arındırarak kurmanın gerekliliğine inananlar, bunun ülkenin öteki sorunlarıyla ilişkisini kavrayanlar arasında da bana tuhaf gelen bir tartışma filizlenmek üzere. Tartışma laiklik konusunun iktidar cephesinin zayıf halkası olup olmadığında yoğunlaşıyor. Gerçekte laiklik konusu iktidar cephesinin en güçlü ama aynı zamanda en zayıf olduğu alandır. En güçlü olduğu alandır çünkü; laiklik cemaatlerin gücünü, yaygınlığını hesaba katmayan bir strateji ile kurgulanmış, tüm yükü eğitimin üzerine yıkmış, gerçekte dinin devletle ilişkisini kolay el değiştirebilir devlet ağırlığına bağlamıştır.

***

En zayıf olduğu alandır; çünkü laiklik her şeye rağmen hem küresel çaptaki modernleşmenin etkisiyle hem de toplumda bir karşılık bulduğu için ciddi bir güce sahiptir. Daha da önemlisi laiklik, bu durum değerlendirmesinden de bağımsız olarak “saldırı nerede yoğunlaşmışsa karşı atak da orada yapılır, yapılmalıdır” ilkesi gereği öne çıkartılmak zorundadır. AKP iktidarı laikliği tüm gücüyle, hemen her alanda tümüyle ortadan kaldırmak için uğraşıyor. Eğitimde yılların birikimiyle egemen kıldığı gericiliği tüm öteki yaşam alanlarında yaygınlaştırıyor; etik, ahlak, insani değer tanımadan ilerliyor.

***

Pervasızdır; en ilkel gericiliğin tabanda yayılması için bütün kapıları açtı. Karşılık verilmezse bu yayılma laikliği savunan kitleleri de sarabilir; liberallerin “kabul edilebilir ölçüler” mantığı “laik kesimlerin rızasına” dönüşebilir. Bu nedenle aklın özgürleşmesini, Aydınlanma’nın çağdaş zenginliğini korkusuzca savunmak gerekiyor. “Neresinden tutalım; bakalım toplumda karşılığı var mı; acaba gerçekten zayıf halka burası mı?” türünden sorular geçerliliğini yitirdi.

***

Bu türden sorular; laiklik mücadelesini tek bir sloganın savunulması gibi düşünmekten, laikliği yeniden kurma savaşının süreç içinde farklı dayanak noktaları, argümanlar bulamayacağı kuşkusundan kaynaklanıyor. Oysa iktidar cephesinin her saldırısı bize her gün yeni görevler yüklüyor.
Anayasa tartışacağız diyorlar; neyi tartışacağız? Yasama, yürütme, yargıyı mı? Bu tartışmanın ideolojik temeli ne olacak? Asıl tartışacağımız konu iktidarın tam gaz saldırdığı o ideolojik temel, yani laiklik değil mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları