Sevgili Can, Sevgili Erdem

24 Ocak 2016 Pazar

Haberleri izliyorsunuz; ölümler peş peşe geliyor bugünlerde. Cumhuriyetin ilk burjuvalarından Vehbi Koç’un torunu Mustafa Koç öldü. TOFAŞ direnişi sırasında katı tutumuyla gündeme gelmişti. Gezi olaylarında polis saldırısına uğrayanlara kapılarını açan Divan Oteli nedeniyle de iktidarın hışmına uğradığı söylenir. Küçük kardeş Ali Koç’un bir büyük burjuva olarak gelir dağılımı eşitsizliklerinden söz etmesi de medyada epeyce yer buldu. Oluyor böyle çıkışlar; burjuvalar da çıkışsızlığını, bunalımlarını gördükleri sistemlerine, “nasıl kurtarabiliriz” diye bakma gereksinimi duyarlar arada bir. Mustafa Koç öldü; TOFAŞ işçileri bir biçimde sürdürdükleri direnişlerine, sınıf duruşlarına ara vermediler; Koç ailesine taziyelerini bildirmeyi de ihmal etmediler.

***

Tahsin Yücel’i, Tahsin Hoca’yı yitirdik bu arada. Hikâyeleri, romanları, eleştirileri, denemeleri kaldı geride. Cumhuriyet’in eski yazarlarındandır. Uzun bir aradan sonra Cumhuriyet’te yazmaya başlayan Attilâ İlhan’ın dil konusundaki tutumunu beğenmediği için yazılarını kesmişti. Daha sonra İlhan Abi’nin çağrısı üzerine gazeteye geldi. Konuştuk; yorgundu ama yine de arada bir yazacağını söyledi. Yazdı da. Edebiyatçılar arasında bu türden kavgalar, polemikler doğaldır. Nobelli Orhan Pamuk da Tahsin Yücel’in eleştiri oklarından nasibini alanlardandır.

***

Oktay Akbal’ın büyük dedesi Ebubekir Hazım Tepeyran adına konmuş ödülün jürisinde birlikte çalıştık. Ölümünün hemen ardından Doğan Hızlan’ın yazdığı gibi, “usta işi eserleri dışında Cumhuriyetin getirdiklerini her alanda, her platformda savundu” Tahsin Yücel. Sağlığında adına yayımlanan “Söylem, Söylen, Yazın” adlı derlemede Turgay Fişekçi’nin onun kara mizahı üzerine söylediklerini aktarmadan geçemem: “Bu mizahın doruk noktası Salaklık Üstüne Deneme kitabıdır. Bu kitaptaki denemeler güncel kimi olaylardan yola çıkıp toplumca ya da insanlık ailesi olarak içinde yaşadığımız dünyadan trajikomik sahneler koyar önümüze. Gülelim mi, ağlayalım mı bilmediğimiz bir düzendir yaşadığımız.”

***

Bu trajikomik hayatımızın bir diğer değeri de yine birkaç gün önce yitirdiğimiz eski Meclis Başkanı Kamer Genç idi. “Tek başına bir ordu” derlerdi ona. Meclis’te iktidar partisine kök söktürdüğünü hepimiz biliriz. Medya ne yazık ki onu bir komedi figürü olarak tanıtmayı daha çok sevdi. Eylemlerinin, sözlerinin arkasındaki derin muhalefeti, zengin duyarlılığı pek sezemediler ya da öbür türlüsü daha medyatikti, daha çok işine geldi her şeyi ti’ye almayı seven medyanın. Hakkı layıkıyla teslim edilmemiş politikacılar arasındadır.

***

Sevgili Can, Sevgili Erdem, ne zaman çıkarsınız o zindandan bilmiyorum ama çıkışınız, öteki tarafın yenilgisi olsun isterim. İlhan Abi’nin gözaltına alınışındaki ve uzun bir gecenin sonunda serbest bırakılışındaki duruşunu övgüyle anlatan Tahsin Yücel, “Tam on üç saat sorguya çekildikten sonra, gecenin bir buçuğunda serbest bırakıldığı zaman evine dönmek üzere arabaya binerken, deliksiz bir uyku ve iyi bir kahvaltının ardından, Cumhuriyet’e gitmek üzereymiş gibiydi” diye yazmıştı. Ne büyük bir yenilgiydi, İlhan Abi’yi derdest edenler için.
Sizi derdest edenler de öyle bir yenilgiyi tadacaklardır, hiç kuşku duymuyorum bundan.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları