Tehlikeli İyimserlik

29 Nisan 2015 Çarşamba

Sağlam bir temele dayanmayan iyimser hesaplar, hem iyimserliğin çok geniş bir yelpazede tanımlanmasına, zafer sarhoşluğuna, hem de olası olumsuz sonuçların hayal kırıklığı yaratmasına yol açar. O nedenle iyimserliği de sonuçlarını da iyi tanımlamalı. AKP’nin gerilemesi, CHP’nin oylarını artırması, HDP’nin barajı aşması beklentileri iyimserliğin kaynağını oluşturuyor. Ama asıl olarak iki partinin oylarının artmasından çok, AKP’nin gerilemesi, geriletilmesidir bizi heyecanlandıran.

***

Kuşkusuz iyi olur. 13 yıllık AKP iktidarının sona ermesini bırakın, eski gücünü yitirmesi bile Türkiye açısından iyi bir sonuçtur; iyimserleri haklı çıkarır. Ama o kadar. Bu noktadan sonra iyimserliği bir kenara kaldırarak olabilecek olumsuzluklara dikkat çekmekte yarar var. Öyle yapmalıyız ki, hazirandan sonrası için hayallere değil, gerçeklere dayanan politikalar geliştirebilelim.

***

Öncelikle bir durum saptaması yapalım. AKP 13 yıl boyunca iktidarını sürekli kılabilmek için politikalar geliştirdi; yasal zemini zorlayarak, rejimin işine gelmeyen yanlarını törpüleyerek kabul edilemez bir “meşruiyetin” peşine düştü. Bu yol ancak bol miktarda suç işleyerek, yasadışı işlere imza atarak, Cumhuriyet tarihinin en büyük kadrolaşmasını gerçekleştirerek tahkim edildi. Servetlerin belli ellerde yoğunlaşması, eğitimin dinselleştirilmesi, medyanın denetlenebilmesi, el değiştirebilmesi için bütün olanaklar kullanılarak “yeni bir Cumhuriyet” yaratılmaya çalışıldı. Büyük ölçüde başarı kazandıkları ortadadır.

***

Bu yolda o kadar kararlıdırlar ki, bir iktidar değişikliğinin olabileceğini, güçten düşebileceklerini hiç akıllarına getirmemişlerdir. Şimdi o korkuyu yaşıyorlar. Bu nedenle de öfkeleri akıllarının önündedir; içeriye, dışarıya ölçüsüz ayar verme yarışındadırlar. KKTC’nin yüzde 60 oyla seçilmiş Cumhurbaşkanı’na “Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu” diyebilmekte, büyük sermayenin üst örgütünün başkanına “Biz senin Lüksemburg günlerini de biliriz” diye ne olduğunu kimsenin bilmediği bir tehdit gönderebilmekte, yargıdaki son gücünü kullanan eski ortağı tepelemek için kapısında sehven “adalet” yazan sırça köşke bir fil gibi girebilmektedir.

***

Bütün bunlar tehlike alametleridir. İktidardan ya da birtakım siyasi projeleri yürütebilecek güçten düşme olasılığı bu partiyi zıvanadan çıkarıyor. Temsili demokrasi adı verilen sistemin olurladığı çerçevenin de dışına çıkabileceğini gösteriyor. Yaptığı yasal hazırlıklar, yasaları kendince yorumlama pratiği AKP’yi normal bir siyasi parti olmaktan çıkarıyor. Bu parti “2071 demiştik öyleyse 2071” demeye, bunu denemek için her şeyi yapmaya hazır bir görüntü sergiliyor.

***

Öyleyse iyimserlik iyidir de hep bardağın dolu tarafını görmeye çalışanlar, bırakın boş tarafını, ansızın kırılabileceğini de hesaba katsalar iyi olur. Burada duralım, arkadaşların umutlarını kırmaya son verelim. Ama yine de iyimserliğimizi besleyen öteki hayali de kaydetmeden geçmeyelim. İyimserliğimizin temel kaynağı AKP’nin geriletilebilme ihtimalidir demiştik, ikincisi; iki parti ile ilgili ölçüsüz güzellemelerdir. CHP’den, HDP’den sol bir çıkış umudu beklentisi de etrafa pembe gözlüklerle bakmamızı sağlıyor sanki.
Tamam pembe gözlüklerimiz yine gözümüzde kalsın; ama her iki parti de seçim bildirgelerinden anladığımız ve zaten bildiğimiz üzere neoliberalizmle barışık, piyasacı partilerdir. Yok, oy vermeyin, AKP’yi geriletme hedefinden vazgeçin diye değil, hani bilmekten zarar gelmez diye söylüyorum...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları