Hikmet Çetinkaya

Anne... Hırsız Var!..

05 Aralık 2014 Cuma

Yolsuzluğun batağında yaşayan toplumlar, yolsuzlukları dinsel bir bakış açısıyla yok saydıran yöneticiler...
Kimin elinin kimin cebinde olduğunu öğrenemeyen halk...
Bunlar kalkınmamış Arap ülkelerinde, baskıcı rejimlerde görülürdü...
2002 yılından bugüne dek geçen süreç içinde AKP iktidarı yolsuzluğun önünü açtı; yağma ve talan düzeni giderek ivme kazandı...
Zeytin ağacı kıyımı, ormanların yağmalanması, “çokuluslu altın avcıları” giderek çoğalırken, evinde para kasaları çıkan, deste deste dolarlar bulunan bakan oğullarını babaları korumaya başladı:
“Kasalardaki paralar oğluma lazım oluyordu...”
AKP, yolsuzlukla mücadele edeceği, demokrasiyi ve özgürlükleri yaşam biçimi haline getireceği sözüyle iktidara gelmemiş miydi?
Evet doğru!
Ne zaman AKP-Cemaat iktidar mücadelesine başladı, iktidarın kirli çamaşırları 17/25 Aralık 2013 yılında ortaya çıktı, işte o zaman anlaşıldı...
Malı götürenler bakan çocuklarıydı...
İşin içinde İranlı damat vardı!
İnsan çoğu kez tarih kitaplarını kendisinin dışındaki bir dünyanın öyküsü gibi okur; tarihin içinde yaşadığını hiç düşünmez.
Hele hele sözlü kültürden yazılı kültüre geçemeyen toplumlarda malı götürenler, çalıp çırpanlar çabuk unutulur...
Hırsıza hırsız denilmez!

***

Türkiye’yi düşünürken, Ortadoğu’daki konumunu unutmak aymazlıktır...
Ülkemizde kimilerinin tanrısı para ve kâr hırsı değil midir?
Aynen öyledir!
Burnumuzun dibinde Ortadoğu sınırlarının yeniden çizildiğini görüyoruz...
Tüm terör eylemlerinin ve bunları gerçekleştiren güçlerin arkasında, gözlerini para hırsı bürümüş, emperyalist, sömürge ruhu hiç bitmeyen devletler vardır...
O “Arap Baharı” sahneye konulan bir oyundu...
Önce Irak’ın işgali Saddam’ın devrilmesi ve idam edilmesi...
Daha sonra Libya’da Kaddafi’nin öldürülmesi...
Peki, şimdi o coğrafya güllük gülistanlık oldu mu?
Esad devrilecekti, üç saatte işi bitirilecekti hani!
On binlerce insan öldü...
Çocuklar, kadınlar, siviller katledildi!
Politikadan soyutlanmış, emeğin sömürülmediği, halkların katledilmediği bir ekonomiyi, yeryüzünde arayıp tarasanız bulamazsınız...

***

Hırsız siz evde otururken kapıdan, bacadan, pencereden içeriye girip soymuş, her şeyinizi çalıp götürmüş...
Şimdi istediğiniz kadar bağırın:
“Anne eve hırsız girdi!”
Çağımızda bu türlü insan çok...
Ünlü Fransız ozanı Alphonse de Lamartine 1833’te “Doğu’ya Gezi” kitabında bakın ne diyor:
“Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması durumunda Avrupa ülkelerinin her biri, kongrelerin kendilerine gösterecekleri, imparatorluğun bir kısmını himayeleri altına alacaklardır.
Avrupa’nın hakkı olarak düşünülecek bu egemenlik biçimi, genel olarak ya da kıyıların bir bölümüne sahip çıkarak buralarda serbest, şehirler (bölgeler), kendilerine bağlı sömürgeler, limanlar kuracaklardır.”
Bir Fransız şairi bugün yaşananları 1833’te görüp yazmış...
Onun için tarih kitapları kendimizin dışında olan bir öykü falan değildir...
Tarihin içinde yaşanır!

***

Biz tarihin bir öykü olduğunu sandık! Demokrasinin ve özgürlüklerin hayatın içinde bulunduğunu anlayamadık, emeğin örgütlü gücünü kavrayamadık.
Acı ama gerçek, bugünü değil 1930’ları tartışıyoruz hâlâ!
Din sarmalından kurtulamamış bir ülkeyiz...
Sömürgeci bir ruha teslim olmuşuz, burnumuzun dibinde olup bitenleri bile algılamadan, barışı değil savaşı savunuyoruz...
Bir bakıyoruz kör milliyetçiliğin batağında, bir bakıyoruz yolsuzluğun batağındayız...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları