Bursa Osmangazi’de trafik polisi bir taksiyi durdurdu...
Aracın kaputundaki Atatürk’ün Kocatepe’de çekilmiş fotoğrafının çıkartmasının trafik kurallarına aykırı olduğunu söyledi.
Şoför Bülent Tekcan, bunun trafik kurallarına aykırı olmadığını, pek çok otomobilde reklam amaçlı çıkartmalar bulunduğunu söyleyince tartışma çıktı:
Polis:
“Çıkar hemen!
” Şoför:
“Çıkarmıyorum!”
Polis, Trafik Yasası’nın 26/2. maddesine göre 77 lira para cezası kesti.
Bu haber kimilerine göre hiç önemli olmayabilir...
Aydınlanma Devrimi’nin tarihin çöplüğüne atıldığı Türkiye’de demokrasinin olmazsa olmaz koşulunun laiklik olduğunun unutulduğu gibi.
Biz demokrasinin bir yaşam biçimi olduğunu çoktan unuttuk.

***

Özel yaşamın, insan haklarının, etik değerlerin ayaklar altına alındığı, kadına şiddetin, çocuk gelinlerin sıradan olay olduğu, 10 yaşındaki kız çocuklarının doğum yaptığı bir ülkede yaşıyoruz.
Korku tüneline sokulan bir toplum...
Böylece oy devşirme!
Fişleme, kod adıyla telefon dinlemeler...
Bunun yanı sıra laikliğin, cumhuriyetin kazanımlarının ne olduğunu bilmeden, yurtseverliği özümlemeden, sermaye-emek çelişkisini görmeden “derin milliyetçiliğin” bataklığına düşmek.
Acı ama gerçek, hepsi iç içe...
Ülkeyi yönetenlerin sağcı, solcu olması önemli değil, evrensel hukuku, demokrasiyi, özgürlükleri hayata geçirmesi esas.
Bakın gelişmiş ülkelerin demokrasilerine, sosyal demokratlar, Hıristiyan demokratlar, sosyalistler temel hak ve özgürlükleri geliştirmek için birlikte hareket ediyorlar.

***

Geçmişte solcu öğrencileri işkenceden geçiren polis müdürü Hanefi Avcı’nın bile devrimci örgüt üyesi yapılıp zindana atıldığı bir ülkede, din eksenli bir siyasete önce sendikalar, demokratik kitle örgütleri “dur” diyecekler, ideolojileri ne olursa olsun.
Polis, Gezi eylemlerine katılan insanların yüzde 78’ini “Alevi” ve “solcu” olarak fişledi.
Gözaltına alınan kişilere mezhepleri soruldu.
Bu bir anayasal suç değil midir?
Ankara Barosu Başkanı Sema Aksoy, gözaltına alınan kişilere “mezhebi”yle ilgili soru sorulmayacağını açıkladı.
Elbet sorulmaz!
Kime ne, benim, sizin dininiz, ırkınız, mezhebiniz, inancınız, kime ne?
Bu bir ayrımcılık!
Okullarda kız - erkek öğrencileri ayırdınız, aynı evlerde kalmalarına aba altından sopa gösterip memleketi “din polislerine” teslim ettiniz.
Kız öğrencilerin etek boyunu ölçtünüz...
Kadınlara ayda kaç ped kullandığını sordunuz...
Üniversite öğrencisi bir sağlık kurumuna gittiğinde, gebelik testi yapmaya kalkıştınız.
Daha ne istiyorsunuz?
Merkez medya denetiminizde...
Yandaş medya hizmetinizde...
Bunlar yetmiyor mu?
Trafik polisi, Mustafa Kemal’in fotoğrafının çıkartmasını bile otomobilden sökülmesini istediğine göre, geriye ne kaldı?

***

Hayat özgürlüktür!
Türkiye asla bir Ortadoğu ülkesi olamaz...
Bu ülkede, solcular, sosyalistler, demokratlar, liberaller, sosyal demokratlar dik dururlarsa, emekçiler, yoksullar, dindarlar temel hak ve özgürlükler için, emperyalizmin kollarını kırmak için yola çıkarlarsa, onlar avuçlarını yalar.
Avrupa İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, Gezi eylemlerinde hükümetin polisi yüreklendirdiğini, Türkiye’de insan haklarının çiğnendiğini açıkladı.
Polis bu ülkenin insanı!
Az ücret, çok iş!
Fazla mesai yok, yıllık izin yetersiz, sosyal haklar yok!
Çoğunluğu İstanbul’un varoşlarında yaşıyor!
Zincirin halkalarında polis şiddeti, orantısız güç, gaz bombasının kapsulüyle işlenen cinayetler var!
Polis intiharları var!
İktidar yandaşı medya, yalan-dolan haberler, yazılar, danışıklı televizyon tartışmaları...
Şu bu!
Sonra?
Barış süreci, demokrasi, kardeşlik...
Zart zurt!