\n\n\n

Telaşlı bir günün ilk saatlerinde yağan yağmur, ardından açan gökyüzü...

Önceki gün Şişli’de Cumhuriyet’in bulunduğu sokaktaki olaylar, polisin yoldan geçen gençleri yaka paça alıp götürmesi, bağımsız milletvekillerinin bulunduğu otobüse biber gazı sıkması, Sırrı Süreyya Önder ve Sebahat Tuncel’in hastaneye kaldırılması.

Polisin sert müdahalesi neden?

Bir toplumu ayrıştırmak kimseye bir yarar sağlamaz...

Bugün Meclis yeni yasama yılına başlayacak...

BDP destekli bağımsız milletvekilleri Meclis’e girmeyecekler.

Son gelen haberlere göre CHP’li milletvekilleri Meclis’te olacak ama büyük olasılıkla yemin etmeyecekler.

***

İnsan yüreğinin çölünde bir acı hissediyor böyle günlerde. Türkiye’nin geldiği nokta, demokrasi, özgürlük, seçme ve seçilme hakkı.

Günlerin zindanı içinde gibiyim... Suskun ve hüzünlü...

Ulusal iradenin yok sayıldığı, halkın oylarıyla seçilen milletvekillerinin yargıçlarca “kanıtlar toplanmadı ya da kanıtları karartma olasılığı var” gerekçesiyle salıverilmediği bir hukuk düzeni bu.

Tozlu bir rüzgârın canlandırdığı ateşin parıltısında geçiyor hayatımız...

Sözde demokrasi ve özgürlük savunucuları televizyon ekranlarında daldan dala konarken sapla samanı karıştırmayı sürdürüyor.

İçlerinde bir kahraman var ki, üstü kapalı şöyle diyor:

“Türk ordusu Suriye’ye girmeli...”

***

Bir dönem ABD’nin Irak’a girmesini savunuyordu muhterem!

Bir başka kanalda CHP’ye saldırıyor birisi:

“CHP’de muhalifler 500 imzayı toplamış... Zaten CHP Ergenekoncuları Meclis’e sokmadı mı?”

İnsan donup kalıyor...

Bir yanda KCK davasından tutuklu bağımsız milletvekilleri, öte yanda Ergenekon’dan tutuklu CHP ve MHP milletvekilleri.

Bir öç alma duygusu nasırlı yüreklerin derinliğinde...

Neredeyse şöyle diyecek: “Benim gibi düşünmeyenler, benim yanımda olmayanlar;

çürüsünler, gebersinler zindanlarda!”

Gazetelerin sayfalarında geziniyorum...

Herkesin kendine göre bir demokrasi ve özgürlük anlayışı var...

“Bizden olanlar ve bizden olmayanlar...”

Milletvekillerine biber gazı sıkılması, dövülmesi, gözaltına alınması onları pek ilgilendirmiyor...

Balbay’ın, Hatip Dicle’nin, Haberal’ın, Engin Alan’ın, Gülser Yıldırım, İbrahim Ayhan’ın ve diğer dört bağımsız milletvekilinin de...

***

Yağmur dinip gökyüzü açınca bahçede dolaşıyorum...

Çiçekler arasında gezinirken Tunceli’deki Munzur ırmağı üzerine yapılması düşünülen 24 HES geliyor aklıma.

Munzur Vadisi Milli Parkı salt Türkiye’nin değil, Avrupa’nın en önemli bitki alanlarından birisidir, Kaz Dağları, Kaçkarlar, Toroslar gibi...

1500 bitki çeşidi arasında 227 tür sadece Türkiye florasında var. 43 bitki türü ise dünyada Munzur Vadisi’ne özgü.

Eğer 24 HES yapılırsa canlılar yok olacak, iklim değişecek, kırmızı benekli alabalıkların soyu tükenecek.

Vahşi kapitalizmin güleryüzü olan küreselleşme zaten Tunceli Ovacık’ta altın avcılığına soyunmuş bugün.

Türkiye’nin dört bir yanında bir doğa katliamı yapılırken, siyasetin aktörleri bu olup bitenleri sadece izliyor.

***

Böylesine karmakarışık duygular içindeyim...

Meclis toplanıyor bugün...

CHP milletvekilleri Meclis’te olacak ama son kararı bugün saat 15.00’ten önce grup toplantısında verecekler.

Kemal Kılıçdaroğlu ne diyor:

“Yeni yasama yılına 550 milletvekili katılsaydı ne güzel olurdu...”

Bu içtenlikli sese bağımsız yargı kulak vermeli...

Temel hak ve özgürlükler bir gün gelir yargıç ve savcılara da gerekebilir!

***

Son söz: Çözümün yolu Meclis’tir. BDP’nin bağımsız milletvekilleri çözümü Diyarbakır’da, İstanbul’da değil TBMM’de aramalıdır.

\n\n