\n\n\n

Gecenin sessizliğinde, alaşağı edilmiş düşünceleri, sınavlarda aldığı puanların her geçen gün düştüğünü anlatan liseli gençleri dinliyordum televizyon ekranlarında...

Usame bin Ladin öldürülmüştü... Kaddafi’nin oğlu, üç torunu vurulmuştu...

Usame bin Ladin, sağ yakalanıp İnsanlığa Karşı İşlenmiş Suçlar Mahkemesi’nde yargılanamaz mıydı?

Eğer sağ olarak yakalansaydı Ladin neler anlatırdı? ABD’yle birlikte yaptığı afyon ticaretini mi, neleri?..

Sabah uyandığımda yine aynı konular tartışılıyor; İzmir ve Kuşadası’nda CHP’li belediyelere yapılan baskınlar.

***

Sahi 12 Haziran seçimlerine kaç gün kalmıştı?

Bana ulaşan bir yabancı şirketin yaptırdığı kamuoyu araştırmasında, AKP’nin yüzde 45-46 oy alsa bile ancak 304-310 milletvekili çıkaracağı görülüyordu.

CHP yüzde 28’i aşıyor, MHP yüzde 12-13 arasında bir çizgi izliyordu...

Seçimlere 38 gün vardı ve bu oranlar çok değişirdi...

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan baskın İzmir’de CHP’ye en az iki-üç puan getirmişti. Sanırım bunun farkındaydı AKP’nin İzmir adayı Ertuğrul Günay. Onun için de şöyle diyordu:

“Zamanlama iyi olmadı!”

***

O alaşağı edilmiş geceleri düşündüm yağmur yağarken...

Ne özgürlüğün kapıları aralanmıştı, ne insanca yaşamın.

Geleceğin yüzünde aydınlığın izdüşümü de yitip gitmişti...

Umutların bir bir rüzgâr gibi dağıldığı günlerin içindeydik; sınavlarda şifrelerin ortaya çıktığı, liseli gençlerin beş lira vererek itiraz haklarını kullandığı günlerin içinde...

ÖSYM Başkanı koltuğuna sımsıkı tutunmuş, yerinde oturuyordu.

“Çılgın Proje” unutulmuştu...

Rant...

Çıkar...

Vurgun...

Benim halkım bir dönem demokrasi ve özgürlüğü Erbakan Hoca’nın takkesinde, tarikat şeyhlerinin gözyaşlarında aramıştı.

***

İşkenceler, kıyımlar...

17 yaşındaki çocukların zindanlara atıldığı bir ülke...

Demokrasi ve özgürlük masalları...

Etnik milliyetçiliği solculuk sanan Kürt kökenli kardeşlerim...

Ağzınızdan bir gün olsa sermaye-emek çelişkisi çıktı mı?

Yağmur dinmişti...

Başımı göğe kaldırıp baktım uzun uzun...

Yoksulluk...

Açlık...

İşsizlik...

***

Kimdi bu Usame bin Ladin?

Mustafa Kemal Erdemol, olayı çok iyi yorumlamış, saptamasını yapmıştı Cumhuriyet’te:

“Afganistan’da Sovyetler Birliği’ne karşı mücahit direnişini destekleyen ABD’nin besleyip büyüttüğü El Kaide lideri Usame bin Ladin, Kızılordu’nun çekilmesinden sonra Taliban iktidarı ele geçirince, kendini yaratan güce, ABD’ye döndü.”

Erdemol’un şu saptaması beni de uzun uzun düşündürdü:

“Bir elinde Kalaşnikof, diğerinde laptop...”

***

Yelkenli bir gemi gibi fora edilen sevinçleri, umutları toplamak istiyordum kiraz mevsiminde...

Ve gözlerimi yumup mırıldanmaya başladım:

“Güneşin kucağına esrik kuşları serpmek ne güzel olur!”

Gazetecilerin baskı altında olduğu, özgürlüklerinin kısıtlandığı, gerçekleri yazan meslektaşlarımızın terör örgütü üyesi savıyla tutuklandığı bir dönemden geçiyorduk...

Maçka Parkı’nda Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün desteğiyle açılan “İfade Özgürlüğü Anıtı” ve tutuklu gazeteciler... yüzlerce meslektaşımız hakkında açılan davalar...

***

Balbay’ı, Doğan Yurdakul’u, Ahmet Şık’ı, Nedim Şener’i, Tuncay Özkan’ı, Soner Yalçın’ı, Barış Pehlivan’ı, Hikmet Çiçek’i ve öteki meslektaşlarımızı düşünüyorum.

Onlar içeride... dışarıdakilere gözdağı veriliyor...

Alın size demokrasi, alın size basın özgürlüğü...

Ve gel de anımsama Oktay Rıfat’ı:

“Şu zeytinyağlı dolma

Yemek değil rezalet

Rezalet rezalet

HÜRRİYET MÜSAVAT ADALET.”

***

Kastamonu - Ankara yolu... Ilgaz Dağı etekleri... Başbakan Erdoğan’ın danışmanlarını götüren bir otobüs... Çapraz ateş... El bombası... Ateş topuna dönüşen polis aracı... Bir polisimizin şehit olması...

Eli kanlı terörü lanetliyorum!..

Türkiye’yi kan gölüne çevirmek isteyen bu terör bir insanlık suçudur...

Bu saldırı AKP kamuoyuna değil Türk halkınadır... Sindirme eylemidir... Ama başaramayacaklar...