Hikmet Çetinkaya

Özgürlüğün Bedeli Var!..

01 Ocak 2015 Perşembe

İstanbul buz kesiyor...
Bir yandan sulu kar öte yandan fırtına...
Yeni bir yıla girdik bugün...

Çocuklar rengârenk düşlerini duvarlara çizmişlerdi, gençler yaşamın derinliğine inmek istemişlerdi.
Ben hem uzakları hem de yakınları düşündüm, anılar denizinde dolaşmayı yeğledim.
Bir tutam çiğli yasemin, bir tutam nergis, köpüren lacivert bir deniz...
Geçmiş yılların tutsağıydım...
Bunca hukuksuzluğa, baskıya, şiddete direnen bir toplum...
Zindanlarda yeni yıla giren üniversiteli gençler, masum insanlar.
Hüznü bir ucundan tutup kaldırırken bir yandan çiçeğe duran ağaçlar.
Kar dinecek, bulutlar çözülecek birkaç gün sonra.
Ay ışığı vuracak salonun içine...
Sabah uyandığımda menevişli bir gök “günaydın” diyecek tüm çocuklara...
Kendi şarkılarını söylerken insanlar, özgürlüğün bedeli olduğunu anlayacaklar.
Gökyüzü gülümserken, denizler çekilirken benim memleketime bahar gelecek.
Sen, ben, hepimiz özgürlüğün bir bedeli olduğunu gün gelecek elbet anlayacağız...
O derin uykudan gözlerimizi açıp uyanırken hırsızları, talancıları, yobazları, üçkâğıtçıları göreceğiz.
İşte o zaman barış çiçekleri açacak, zeytin dalları kardeşliğin simgesi olacak!

***

2015 yılına evde tek başıma girdim...
Sevdiklerim uzaklardaydı...
Onlarla konuştum telefonla, televizyonu açtım, bir klasik müzik eşliğinde Muhammed Bennie’in şiirlerini okudum:
“Aşkın Kitabı”
Sevdiğim bir şairdi Bennie...
Ve kitabın girişinde iki dize:
“Ve ben gözlerimi yakan bu havada ağladım
Sen de benim gibi ayrılıktan...”
Ayrılıkları ve uzakları düşündüm...
Çocukları, kıran yerlerini, geceleri, sabahları...
Sulu kar, müzik ve ben...
Bir fısıltı: “Elleriydi karanlık yağıştan yağışa sürüklenen, dövmenin anımsattığı kaçan iki kurak kimliğinden... Durdukları yerde kokan yeşil sepetlerle seslenir buradan...
Orada bütün isteklerin rahatını genişletir göçle, feryat eden ayetlerin suskunluğunda kardeş kanı fışkırır sınırların ve düşlerin yanından uzaklaştırdığı yüze veda ederim...
Ölüm de cansız elle uyur.
İyi akşamlar
ey eşitlik
İyi akşamlar
İyi akşamlar
ey düzensizlik
iyi akşamlar”
Şiir biter bir başka şiire geçerim...
Bu güzel ezgilere bağışlanan dost aydınlıkta, parlayan yalnızlıkta, madenlerde senin adına yayılan çığlıkta... Her şey sende biter ölümden ölüme...

***

Umutlarımızı, sevdalarımızı, özlemlerimizi çalanlara, sevgimizi elimizden alanlara karşı ne demiştim dün:
“Umudumuzu çalmayın!”
Koyu karanlık bir yıl bugün geride kaldı...
Elimde yine kareli defterim, bölük pörçük yazılarım, kitaplarım...
Eski bir yazım...
Git aç kapıyı...
Bir demişken çocuk ağlıyordur tek başına orman kıyısında, sokak başında, deniz kenarında, bir dağ köyünde, kentin caddelerinin birinde.
Bir genç kız yalnızlığın içinde!
Aşk türküleri söylüyordur...
Git aç kapıyı...
Uzun uzun bak ağaçlara, kuşlara, çiçeklere...
Taşlara, ırmaklara!
Bak tomurcuklar çiçeklenmedi daha, dışarıda kar yağıyor.
Gitmek için aşka, odalara bak, aşk kokan evlerin odalarına.
Git aç kapıyı...
Başını göğe kaldır bak!
Sakın ağlama!
Ocak’tır üşüten hava, dalda direnen yaprak...
O saatlerde Octavia Paz’ı düşün, yitir kendini, aşkı düşün...

***

Umut dolu bir yıl herkese...
Koskoca bir merhaba herkese!
Hoş geldin 2015...
Aydınlık getir bize; savaş değil barış, düşmanlık değil kardeşlik!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları