\n\n\n

Çıraklık dönemini atlatıp, “ustalık” dönemine geçen “one munite” Başbakanımızın gündem değiştirmede ne denli usta olduğunu dün yazmıştım.\n

Bugün kaldığımız yerden sürdürelim ülkemizde olup bitenleri.\n

Bizim yandaş medya Kadıköy’de toplanan kadınların çığlıklarını, “Bedenimi kimseye kullandırtmam” dediklerini nedense sayfalarına taşımadı.\n

20 bin kadın Kadıköy’de yürüdü...\n

Gazetecilikte bir kural vardır.\n

İdeolojiniz ne olursa olsun, gerçekleri okura yansıtmak zorundasınız.\n

Bir yandan eli kanlı terör örgütü PKK’nin kanlı eylemleri öte yandan baskıcı, faşist bir sivil rejimin ayak sesleri...\n

Kadınların çığlıklarını duymak istemeyenlere sesleniyorum...\n

Kadın bedeni sizler için ne anlama geliyor? Siz hangi çağda yaşıyorsunuz? Demokrasi ve özgürlükten ne anlıyorsunuz?\n

Yazımı İstanbul’dan uzakta bir sahil kasabasından yazıyorum...\n

***\n

Sabahın ilk saatleri...\n

Gece denize küçük tekneleriyle açılan balıkçılar iskeleye yanaşıyorlar.\n

Biraz sonra balıkçılardan üçüyle çaylarımızı yudumlarken sohbet etmeye başlıyoruz...\n

Genç olanı soruyor:\n

“Ne olacak bundan sonra? Bu baskının sonunu görüyor gibiyim...”\n

Ben “Nedir sonu” demeden genç yanıt veriyor:\n

“Otoriter bir devlet yapısı kuruluyor, ben bile telefonlarımın dinlenmesinden kuşkulanıyorum...”\n

Böyle bir hava tüm yurtta esiyor 10 yıldır...\n

Ege ve Akdeniz kıyıları bu konuda daha duyarlı...\n

Çünkü insanlar gazete okuyor, tartışma programlarını izliyor, siyasetle ilgileniyor.\n

Ancak kırsal kesime doğru uzandığınızda demokrasi ve özgürlükler öyle hiç önemli falan değil...\n

Siyaset hikâye!\n

Ekonomi hikâye!\n

Baskıcı bir rejim hikâye!\n

***\n

Bir dağın yamacından o küçük kıyı kasabasını seyrediyorum...\n

Masmavi bir deniz, kalamar avına çıkmaya hazırlanan balıkçılar motorlarını çalıştırıyor.\n

Ekmek parası için 24 saat çalışacaksın, başka çıkış yolu yok!\n

Bir de buralara nergislerin açtığı aralık ayında geleceksiniz...\n

Şimdi kekik ve iğde kokusu var...\n

Neyse!\n

Ve çiçek kokuları içinde Türkiye’nin geldiği çizgiyi düşünüyorum...\n

Yalova’da polisin sıktığı biber gazının ardından komaya giren astım hastası 30 yaşındaki Çayan Birben yaşamını yitirdiğinde ayağa kalkmayan bir toplum yaratıldı yeni baştan...\n

Kürtaj olayına gelince...\n

Tüm dünyada saygın gazeteler Başbakan Erdoğan’ın kürtaj açıklaması üzerine değerlendirmeler yaparken ortak bir noktada birleşiyor:\n

“Türkiye’de kökleri İslamda olan hükümete ilişkin, özellikle kürtaj konusu Başbakan tarafından gündeme getirilince, kaygılar artmaya başladı.”\n

***\n

Ülkeyi yönetenler açık açık şöyle deseler inanın rahatlayacağım:\n

“Türkiye’yi dini kurallara, şeriat hükümlerine göre yöneteceğiz...”\n

Demiyorlar, diyemiyorlar...\n

Hani 12 Eylül darbecileri yargılanacaktı, onlardan hesap sorulacaktı?\n

Ortada bir iddianame var ama tek tutuklu yok!\n

Sivil demokratik özgürlükçü anayasa ne oldu?\n

Karıştırmayın!\n

Aklınız eriyor mu, 12 Eylül faşizminin getirdiği Partiler ve Seçim Yasası’nın değiştirileceğine?\n

Yüzde 10 engeli kaldırılsın, 1965 seçimlerinde uygulanan “Milli Bakiye” yaşama geçsin, sosyalistler nasıl toparlanacak göreceksiniz.\n

Bunların hepsi gerçekleri yansıtıyor...\n

Vatikan kürtaja karşıymış!\n

Şuymuş buymuş!\n

Bırakın onu bunu siz, ABD ve AB ülkelerinde kürtaj yasak mı?\n

***\n

Laik bir ülkede din adamları “fetva” gibi açıklama yapabilir mi?\n

Gerçekten ülkeyi yönetenlerin demokrasi ve özgürlükler gibi bir derdi var mı?\n

Bakın Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine.\n

Baskıcı rejimler yıkılırken, yerine “siyasal İslam” geliyor...\n

Halk geçmişteki diktatörleri arıyor şimdi... Çünkü özel yaşamlarına “İslam” adına “müdahale” ediliyor.\n

Ey yandaşlar, candaşlar, “yetmez ama evet” diyenler, nasılsınız, iyi misiniz?\n

Mustafa Kemal ve arkadaşlarına çok şey borçluyuz çok!\n

Farkında mısınız?\n

\n\n