\n\n\n

12 Haziran seçimleri öncesi liderler seçim alanlarında...

Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli seçim alanlarında partili seçmenle yüz yüze geliyor...

Sözlü kültürden yazılı kültüre geçmeyen toplumlarda mitingler nedense hâlâ pek önemseniyor...

Partilerin örgütleri alanları doldurmak için yoğun bir çalışma sergiliyor.

AKP’nin İstanbul için düşündüğü “çılgın proje” tutmadı, iki ayrı kent düşü pek ilgi görmedi...

Türkiye ilginç bir seçim öncesi dönemden geçiyor... Erdoğan’ın tek amacı var, bunu birkaç kez yazdım yineleyeyim:

“MHP’yi yüzde 10 barajının altına çekmek!”

Bunun için iyi saatte olsunlar, AKP için iki kaseti internet sitelerine düşürdüler, dört yöneticiyi yaktılar...

Peki bu, yaşamım boyunca hiç ilgi duymadığım, şoven söylemlerini desteklemediğim MHP’yi ne denli etkiledi?

Bana sorarsanız etkilemedi...

AKP üst yönetimi ve Başbakan, CHP’nin yüzde 30’lara tırmandığını, İstanbul’da yüzde 35’e ulaştığını anket sonuçlarından çok iyi biliyor.

İzmir’de ise CHP giderek ivme kazanıyor Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyondan sonra.

***

Avrupa ülkeleri ve ABD, AKP’yi yakından izliyor... Cumhuriyet’in Washington Temsilcisi Elçin Poyrazlar’ın haberine göre, ABD’de hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi çevreler, AKP’nin tek başına iktidar olması halinde, Türkiye’de “baskıcı eğilimlerin” artacağını belirtiyor.

Ben böyle bir düşünceyi, dolaştığım yörelerde sıradan insanlardan da duydum... AKP içindeki tarikatçı yapılanmanın ne denli etkili olduğunu kimi AKP’lilerden de öğrendim.

İnsanların “özel yaşamları”na karışmak, onlara ahlak dersi vermek bu ülkenin başbakanına mı düşer?

Bir özel ilişki başka, dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırma, yandaşlarından yeni bir sermaye sınıfı yaratma, özel sağlık sektörünü ele geçirme, 2B arazilerini işgal etme başka...

Yaşadığımız coğrafyada sadece Aydın yöresinde 3 bin maden arama ruhsatı verilmiş; o güzelim karaçam ormanları kesilmiş, Kozak Yaylası talan edilmiş, Kaçkarlar, Fırtına Vadisi gözden çıkarılmış.

***

İş dönüp dolaşıp şimdi Manisa’nın Gördes ilçesine gelmiş, nikel avcıları oralara yerleşmiş; yargı kararları hiçe sayılmış, hukuk çiğnenmiş.

Kütahya’da siyanür havuzu çöktü, yaşam tehdit altında, kimsenin umurunda değil!

Tüm bunlar yaşanırken Başbakan ahlak dersi verip ekliyor:

“İnşallah seçimlerden sonra sivil, demokratik, çağdaş bir anayasa yapacağız.”

Gizli çekim yapanlara, özel yaşama girenlere göz yumacaksınız, bu işin senaryolarını hazırlayanları bildiğiniz halde yakalayıp yargıya teslim etmeyeceksiniz, ardından da demokrasi ve özgürlük dersi vereceksiniz.

Yemezler!

Bunu ne Eşme Kışladağı’nın çevresinde yaşayan köylüler, ne Gördesliler, ne Turgutlulular, ne de Köyceğizliler, Datçalılar, Milaslılar, Artvinliler, Bergamalılar, Burhaniyeliler yiyor.

***

Kütahya’dan Konya’ya, Denizli’den Afyon’a değin şöyle bir dolaşın... Traktörler tarlada değil evlerin önünde duruyor mazot pahalı olduğu için...

Borç yükü gırtlağa kadar, evleri hacizli...

Haaa!

Şunu diyebilirsiniz:

“Doğru dürüst bir muhalefet olsa AKP hâlâ yüzde 40’larda olur mu?”

Olmaz elbet!

Üretken, projeleri elinde olan, doğru dürüst milletvekili listesi bulunan bir CHP ve benim hiç sempati duymadığım MHP, AKP’yi sandıkta yener!

Bunun için, seçim sistemi ve 12 Eylül’ün Partiler Yasası ve Seçim Yasası ivedi olarak değişmeli.

Türkiye’nin düzlüğe çıkması için sosyalist partilerin Meclis’e girmesi gerekir.

Tıpkı 1965 seçimlerinde olduğu gibi “Milli Bakiye” Türkiye’yi demokrasiye ve özgürlüğe ulaştırır. TİP o seçimlerde Meclis’e girmiş, grup kurmuştu demek zorunda kalmıştı. İsmet İnönü, “CHP ortanın solunda bir partidir” demek zorunda kalmıştı.

***

O nedenle 12 Eyül’ün getirdiği Partiler ve Seçim Yasası değişmediği sürece sosyalist partilerin Meclis’e girme şansı hiçbir zaman olmayacak, güdük bir demokrasiyle durumu idare edeceğiz...