Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Gün Gelir
Ensar Vakfı’nın kurucusu olarak kendisini “Kuranıkerim kursları açmak, imam hatip liselerinde eğitim ve öğretimin daha verimli hale gelmesi için her türlü çalışmayı yapmak” amacına vakfetmiş bulunan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, bakanlığın yasasındaki “Atatürk ilkelerine bağlı vatandaş yetiştirme” ilkesini değiştirmesinin gerekçesini Ankara temsilcimiz Utku Çakırözer’e açıkladı.
\nMeğer Dinçer, “Her şeyin bir yeri vardır ve her şey yerinde olmalıdır. Her şeyin bir zamanı vardır ve zamanında olmalıdır” diyen Fransız bilim adamı Henry Fayol’dan esinlenmiş.
\nÖmer Dinçer demeye getiriyor ki, “Ben Atatürk’ü ve Cumhuriyet ilkelerini artık milli eğitimden siliyorum. Çünkü, zamanı gelmiştir.”
\nBakan Dinçer’e, zamana ilişkin bir deyimimize Fransız kalmamasını öneririz:
\nKeser döner sap döner, gün gelir hesap döner.
\n\n\n\n
Olmayan Yönetmeliğe Göre
\n\n\n\n
Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu’nun, oturduğu bir lokantada polislerin “içkili mekânda bulunan çocuk ailesine teslim edildi” yönünde tutanak düzenlemelerine karşı durması üzerine AKP’nin olayı bahane ederek cemaate yandaş olmayan polisleri görevden uzaklaştırmasına karşın o denetime olanak tanıyan 2005 tarihli yönetmeliğin halen yürürlükte olduğunu duyurmuştuk. Feyzioğlu, bir açıklama gönderdi:
\n“Bahse konu hukuka aykırı uygulama nedeniyle Avukatlık Kanunu’nun, barolara insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü koruma görevi veren düzenlemelerine dayanılarak gerekli başvurularda bulunulmuş ve bunun sonucunda sorumlular hakkında gerekli idari işlemlerin yapıldığı bildirilmiştir. Bunun dışında herhangi bir spekülasyona dayanarak yorum yapmam mümkün değildir. Malumunuz olduğu üzere, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması bir yönetmeliğe dayanılarak yapılamaz. Nitekim bahse konu çocuk şube uygulaması, yazınızda sözünü ettiğiniz yönetmeliğe değil, Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nun bir hükmünün hukuka aykırı yorumuna dayanılarak yapılmış idi.
\nTürkiye’nin en güçlü de-mokratik kitle örgütlerinden biri olan Ankara Barosu’nun, yönetim kurulumuzun bütün üyelerinin, bütün kurul ve komisyonlarımızın anayasanın ve kanunların bize verdiği görevleri yerine getirmek amacıyla durup dinlenmeden çalıştığı; haksızlığa uğrayanın kim olduğuna bakmaksızın hukuka aykırı uygulamaları, insan hakları ihlallerini en güçlü şekilde kamuoyunun gündemine taşıdığı; sözlerinin samimiyetini eylemleriyle doğruladığı; söz değil, iş ve proje ürettiği tarafsız gözle bakan herkesin bilgisi dahilindedir.”
\nAnlayamadığımız bir şey var: Madem uygulama, “Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun bir hükmünün hukuka aykırı yorumuna dayanılarak” yapılmıştı, niye Sayın Feyzioğlu, 1984’te çıkmış bir yönetmeliğin ilgili 15. maddesini de dayanak yaparak şikâyette bulunmuş? Hem de 2005’te yürürlükten kaldırılmış bir yönetmeliğe dayanarak...
\nSayın Feyzioğlu, bize gönderdiği açıklamasına “Cumhuriyet ve demokrasiye yürekten bağlı herkes, ‘vatan söz konusu ise gerisi teferruattır’ diyerek hukukun üstünlüğü ve demokrasi mücadelesinde tek vücut olmak zorundadır. Hal böyleyken demokrasinin geleceğinden kaygı duyanların, insan hakları ihlallerinden dehşete düşenlerin enerjilerini birbirlerine söz yetiştirerek tüketmedikleri günleri göreceğimiz umuduyla” dileğini de eklemiş.
\nKendisine hak veriyoruz da bir hukukçunun, yürürlükten kalkmış (eski hukuk diliyle ‘mülga’) bir yönetmeliğe de dayanarak şikâyette bulunmasının bir “teferruat” olarak algılanamayacağı kanısındayız.
\n\n\nParmak Kimi Göstermeli?
\n\n\nBaşbakan’ın, daha sonra MİT’in başına getirdiği özel temsilcisinin, ayrılıkçı şiddet örgütü ile pazarlık yaptığının resmine tanık olmuştuk ki... Abdullah Gül, Başbakan ile birlikte Genelkurmay Başkanlığı’na atadıkları Necdet Özel’i yanına alıp Gabar Dağı’na çıktı. Komando giysisi giydiler, işaret parmaklarını “istikbal göklerde” der gibi yukarıya kaldırıp birlikte fotoğraf çektirdiler.
\nMedya da parmağı yukarıda Abdullah Gül’ün, sınırdaki Mehmetçiklere “moral aşıladığı”nı yazdı, kendisine övgüler düzdü.
\nVe... Ülkenin istihbarat örgütü, Hamasçıları kurtarmakla meşgulken Bitlis’te, Çukurca’da onlarca çocuğumuzun \tcanına kıyıldı, gönüllerimiz kanatıldı.
\nSoruyorum size:
\nBugüne değin her olumsuzluğun suçlusu olarak ordusunu, ulus devleti ve Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünü işaret eden parmaklar, şimdi nereye dönmeli, nereye?
\n\n\n\n
Biraz Üzerinde
\n\n\nBülent Arınç’ın, 2009 Bilgi Üniversitesi mezunu oğlu Mücahit Arınç’ın TOBB’de çalışmasının ardından, TPAO’ya bağlı Türkiye Petrolleri Uluslararası Limitet Şirketi’nde danışman olduğunu, maaşının da bin dolarlarla ifade edildiğini yazmıştık.
\nMücahit Arınç aradı. TOBB’ye bağlı TEPAV’da çalışırken ücretinin bin lira olduğunu bildirdi. Türkiye Petrolleri Uluslararası Limitet Şirketi’nde de dolar değil, Türk Lirası üzerinden maaş aldığını belirtince, maaşının ne kadar olduğunu sorduk.
\nMücahit Arınç, kesin bir rakam vermedi, “Maaşım dolara vurulursa bin dolarlarla ifade edilemez. Bin doların biraz üzerinde” dedi.
\n\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü