Yaşananların tek bir nedeni, anlamı, gerekçesi var:
Saray’daki AKP’li, Saray’ından kesinlikle ayrılmak istemiyor.
Yok belediyelerde yolsuzluk varmış, yok karanlık işler çevriliyormuş... Hepsi algı yönetimi.
Biliyor ve görüyorlar: Saray’da ömür boyu oturmanın önündeki en büyük engel, saltanatı yıkmış olan CHP.
Kayyum atanması tutmayınca, kurultay iptali dosyası ile partiyi içten karıştırmaya çalışıp güçsüz duruma düşürmeye çalışıyorlar. Burada Saray’ın ana malzemesi, eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu. Parti içinde bir kıymık gibi gösterilmeye, kullanılmaya çalışılan Kemal Kılıçdaroğlu, her nedense Saray’ın entrikalarına karşı kesin bir tavır almak yerine durumu idare ediyor. “Beni elektrik direğine asmak istiyorlar” diyor. Ama, kim bunlar, belli değil. “Düşmanlarımızı haremi ismetimizde boğarız” diyor, ancak yönetimi boyunca partinin harem-i ismetine; Ekmelettin İhsanoğlu’ndan Fetö bağlantılı isimlere, ülkü ocakları başkanlarından siyasal dincilere kadar bir çok ismi sokan kendisi.
Tutumunu ısrarla kesinleştirmeyip Saray’ın ekmeğine yağ sürüyor. Saray da ellerini ovuşturarak CHP’nin içini karıştırmak amacıyla gönül rahatlığıyla oyunlarına devam ediyor.
BELEDİYE OPERASYONLARININ PERDE ARKASI
Küresel egemenlere de yaslanarak Saray’ın yeniden, yeniden, yeniden seçilme (belki de bir kez daha seçilip sandığı toptan kaldırma) isteminin yerine gelmesinin bir başka aracı da belediye operasyonları.
Dün bir yenisini daha yaşadık.
CHP’nin hem içten hem de dıştan çökertilme hamlesinin perde gerisinde, henüz 19 Mart yaşanmadan önce Ekrem İmamoğlu’na uçurulan bir posta güvercininin iletisi yatıyor aslında.
Ankara kulislerine yansıyan bilgiye göre o iletinin bir ucunda Devlet Bahçeli, diğer ucunda Ekrem İmamoğlu var.
Bahçeli, İmamoğlu’na, özetle “Sen Trabzon’un önemli bir evladısın, İstanbul’un başında kal, yeter” demeye getiriyor. Kıyamet koparılmasının temeldeki nedeni, İmamoğlu’nun bu iletiye olumsuz bakıp CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olmasıdır.
Son ciddi anketlere göre CHP, başta AKP, Saray ve bağlaşıklarının çok önüne geçmiştir. Ekrem İmamoğlu da Saray’daki AKP’linin 8-9 puan önündedir.
DEM ve PKK ile yapılan anlaşma ve pazarlıklar toplumda büyük tepki topladığı için Saray, konuya ilişkin yeni adımlar atmaktan çekinmektedir. Bu da Cumhuriyeti “soykırımcılık” ile suçlayan PKK’yi anlaşmayı bozma noktasına getirmiştir. Evdeki pazar, çarşıya uymamış, bir danışıklı dövüş kurgusu daha boşa çıkmıştır.
İşte bu yüzden Saray, CHP’yi, dolayısıyla İmamoğlu’nu yolundan çevirmek, boyun eğdirmek için tüm senaryolarını devreye sokmuştur. Bir yandan belediye başkanları ve çalışanlarına yönelik giderek genişleyen, hukuktan uzak operasyonlar, diğer yandan partinin iç işleyişine benzer soruşturmalarla müdahale edilerek CHP “anlaşmalara açık olması” amacıyla sıkıştırılmaktadır: Tek aranan koşul, Saray’ın yeniden seçilmesine rıza gösterilmesidir!
Bu uğurda, Cumhuriyeti kuran partinin genel başkanının yumruklanmasından genel merkezine kayyum atanmasına, neredeyse tüm belediye başkanlarının cezaevine atılmasından partinin parçalanmasına, hatta kapatılmasına değin her türlü girişim gündemdedir.
Demokratik düzen ile yakından uzaktan ilişkilendirilemeyecek bu süreçte, demokrasiyi içine sindirmiş toplum çok büyük çoğunlukla olup bitenin ayrımındadır. Başta CHP olmak üzere, Saray düzenine muhalefet eden siyasi partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin çevresinde toplaşmaktadır.
Toplumun gösterdiği yansı ve kabullenmeme tepkisi açıktır: Cumhuriyetin, Saraycılara yenilmesine, boyun eğmesine izin verilmeyecektir.