Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

1 Mayıs sıkıntısı

17 Nisan 2016 Pazar

Siz ne düşünüyorsunuz bilemiyorum ama yaşı bana yakın olanlar, üç askeri darbe gören bu ülkede rönesansı da yaşadılar. 15 - 16 Haziran’da yüz binlerce işçinin “yaşasın sosyalizm!” sloganıyla kent merkezine yürüdüğünü de gördük, 1 Mayıs’larda milyonlarca insanın Taksim alanını doldurup civar sokaklara taştığına da tanık olduk. Şimdilik yaşadığımız acıları bir yana bırakıyoruz. Bugün öğrencilerime diyorum ki, “Ülkenin Rönesans zamanlarında, biz grev alanlarında, şunu talep ediyorduk: Her yüz kadın işçiye bir kreş ve anaokulu!” Öğrencilerim bunun ne demeye geldiğini bile kavrayamıyorlar. Ben de açıklıyorum, “Bir işyerinde yüz kadın işçi çalışıyorsa işveren onların çocukları için kreş ve anaokulu kurmak zorundadır.”
Kendi anılarınıza dönün ve anımsayın. Nerelerden geçerek bugünlere geldik. Benim içimde bir sıkıntı var. Çünkü 1 Mayıs yaklaşıyor ve bir kez daha, solun yenilgisini apaçık ortaya çıkaran, bir 1 Mayıs daha yaşamak istemiyorum. İktidar Taksim Meydanı’nı yasaklamış, sendikacılar ve sivil örgüt temsilcileri, emir kulu komiserle pazarlık yapıyorlar, sonunda 20-30 kadar örgüt temsilcisi önce Taksim Anıtı’na çiçek koyuyor, sonra da Kazancı Yokuşu’na karanfil bırakıyorlar. Bu arada bu teslimiyeti kabul etmeyen örgütler Taksim’e çıkmaya çalışıyorlar, ne yazık ki, sayıları çok az! Ve polisle kaçma kovalamaca oynanıyor.
Açıkça söylemem gerekirse, bir kez daha bu görüntüleri izlemek istemiyorum. Eğer bir işçi örgütü binlerce işçisini Taksim Meydanı’na getiremiyorsa, önce bir kendine bakması gerekir. Çünkü getiremiyor! Ülkedeki büyük yozlaşma işçi örgütlerini de ele geçirdi. Bugün kimseyi kayırmak yok. Çünkü artık kendimi kandırmayacağım. Siz kandırmaya devam edebilirsiniz. Bakın Amasya Çeltek’te onlarca işçi ölüm orucuna yattı. Nerede, kapatılmak istenilen madende. Bu eylem devam ederken, gördüğüm bir fotoğrafı hiç unutmuyorum. Madenin girişinde sekiz yaşlarında bir çocuk, başında madenci kasketi ders çalışıyor. Babası içeride ölüm orucunda, çocuk sanki orada ders çalışırsa, babasının bunu hissedeceğini, ölmeyeceğine inanıyor. Hiç durmadan ders çalışıyor. Peki DİSK yöneticileri nerede? Hiçbir kuralın işlemediği bu ülkede ölüm orucu elimizde kalan tek savunma aracı! Ama DİSK yöneticileri yoklar. Tutuklu akademisyenler için “barış nöbetine!” gittikleri gibi, yeraltındaki işçilerin nöbetine de gitmeliydiler. Hiç olmazsa bir süre katılmalıydılar.
Yıllar önce kanlı bir mayıstan sonra, bir 1 Mayıs’ta gazeteci kimliğimle dolaşabildiğim Taksim’deydim. Önünde çok acılı bir yüzle, orta yaşlı bir adam dolaşıyordu. Ve kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu. Yanına yaklaştım, kanlı 1 Mayıs’ta ölen gencecik kız çocuklarından birinin babasıydı. Kızının, o gün nerelerde dolaştığını bulmaya, onun ayak izlerini takip etmeye çalışıyordu. Bütün alanı birlikte yürüdük, sonra Kazancı Yokuşu’nun başına geldik, temsilcilerin bıraktığı karanfiller solmuştu, acılı baba birden büyük bir hiddetle karanfilleri çiğnemeye başladı, bir yandan da ağlıyordu. Ben donup kaldım ve o gün yitirdiğimizin ne denli önemli olduğunu bir kez daha kavradım.
Diyeceksiniz ki, umut yitmez. Bugünlerde “umut” sözcüğü de bana çok aldatıcı geliyor. Hele de ana muhalefet partisinin, AKP iktidarının yargıyı istediği gibi yönlendirdiğinin her gün çeşitli örneklerle yaşarken, “dokunulmazlıkları kaldırmak için evet oyu kullanacağını” açıklamasından sonra. Çocuklar bile bu muhalefete gülüyor. Açıkça belli kimse hırsız, rüşvetçi diye mahkemeye çağrılmayacak, sadece HDP’nin yirmi kadar milletvekilinin dokunulmazlıkları kaldırılacak! Ama CHP artık siyaset alanında havlu attı. Şöyle bir fotoğraf gördüm; fotoğrafta Yüksekova’nın girişinde CHP milletvekilleri asker tarafından kente sokulmuyorlardı. Yasak kardeşim! Anladım ki, artık askerle iktidar tam bir uyum içindedir. Ve Meclis kötü bir komediden başka bir şey değildir. Aksini söyleyen çıksın ortaya!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları