Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Neyse ki flüt çalan biri var...

13 Aralık 2015 Pazar

Sanılmasın ki, bu ülkede yaşayanlar sabah akşam, “IŞİD ne oldu? Putin bugün ne söylemiş? Diyarbakır’da camileri kim yakmış? Tahir Elçi’yi kim vurmuş? Akdeniz’e 32 milletin uçak gemileri neden gelmiş” sorularıyla uğraşıyor, kafa yoruyor. Kendi küçük hücrelerimizden çıkıp, biraz toplu taşıma araçlarına binerseniz ya da hep aynı çevreden kişilerin değil de farklı çevrelerden, farklı sosyal konumlardan insanların gittikleri mekânlarda vakit geçirirseniz, insanların umurunda olan konular karşısında şaşırabilirsiniz.
Örneğin metrobüste, metroda günün erken saatlerinde seyahat edenlerin hiç konuşmadığını görürsünüz, çünkü işe varmadan, yirmi dakika uyuyabilmek onlar için neredeyse hayati önemdedir. Çünkü bu kent çalışanlar için organize edilmiş bir kent değildir. Tek tük konuşulanlara kulak kabarttığınızda en çok konuşulan konunun ekonomik sorunlar olduğuna tanık olursunuz. Bendeniz sık sık kulak kabartan biri olduğumdan, karnı aç olan bir öğrencinin arkadaşına “En ucuz şey kedi maması, ben de dün gece açlıktan bayılmamak için bir kutu alıp yedim” dediğini duydum. Arkadaşı sordu: “Yapma yahu, tadı nasıldı?” “Vallahi içinde galiba balık vardı, iyiydi. ”
Ama son günlerde en çok kulağıma çalınan cümleler benim de derdim. “Arkadaşlar seçim vaatlerine ne oldu?” Etin kilosunun kırk lira, kuru fasulyenin kilosunun 18 lira olduğu bir zamanda, insan öncelikle karnını doyurmak istiyor. Çoluk çocuğu olanların hali ise içler acısı. Bir kilo pirzola dört kişiye yetmez! Cumhurbaşkanı “Benim halkım çileye alışıktır” diyor ya, bence çok doğru söylüyor, bir kilo kıymayla on beş günü çıkaran bir ev kadınına hepimiz teşekkür etmeliyiz. Bu ülkede bir isyan çıkmıyorsa, bu nedenledir.
Gerçekten asgari ücretin hâlâ kaç lira olacağını bilmiyoruz. Cumhurbaşkanı “Biraz da siz fedakârlık yapacaksınız” diye konuşurken bu sözleri alkışlayan işverenlerin hiçbir fedakârlık yapmayacaklarını bilmek için ekonomist olmak gerekmez. Dostlar alışverişte görsün. Peki asgari ücret ne olacak? Emekli maaşları eşitlenecek mi?
Bu arada benim taraflarda iki milyona (yeni Türk parasıyla) evler peynir ekmek gibi satılıyor. Geçenlerde kırk yıllık terzimle konuşuyoruz, “Ben” diyor “Pazar dahil çalışıyorum ama bu evleri alamam, kim alıyor bunları? Bu para nereden geliyor?” “Sen, ben alamayız” diyorum, “ama alan alır.” Çünkü bu ülke bir kara para cenneti, bu kara para ucundan bucağından herkese bulaşıyor. Bazılarına tomarla, bazılarına da kuruşla. Bazen düşünüyorum, bir sözcük çok fazla kullanılırsa, içi boşalıyor. Ülkemize bakalım, “barış” sözcüğü adeta anlamını yitirdi. Önemsiz bir sözcük oldu. Demokrasi de öyle! Yeni tür savaşlara da alışıyoruz, tıpkı mülteci ölümlerine alıştığımız gibi fakat bu konuda benim anlamadığım bir şey var. Neden mültecilerin üstündeki cankurtaranlar bir anda sönüyor. Yoksa Basmane’de satılan cankurtaran yelekleri çok ucuz malzemeden yapılmış, üç kuruşluk ceketler mi? Hani İzmir’de bir grup bu can yeleklerini kontrole çıksa, denese ve eğer böyle bir vurgun varsa açığa çıksa! En azından “barış, barış” diye yazmaktan, bağırmaktan daha faydalı bir iş yapılmış olur.
Bu satırları yazarken penceremin önünden bir flüt sesi yükseldi. Yazıyı bırakıp baktığımda, elleri soğuktan kıpkırmızı kesilmiş, 8 yaşlarında bir oğlan çocuğunun flüt çaldığını gördüm. Flüt sesi çevredeki inşaat sesleri arasından sıyrılıp evlerin penceresinden içeri giriyordu, “neyse”, dedim kendi kendime, hâlâ flüt çalan biri var. Bir Pan!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları