Mehmet Ali Güller

Ankara’nın tehlikeli manevraları

16 Mayıs 2020 Cumartesi

ABD Başkanı Donald Trump ilginç bir açıklama yaptı: “F-35’lerin ana gövdesi Türkiye’de üretiliyor ve Türkiye’den gönderiliyor. Şimdi Erdoğan ile iyi ilişkilerimiz var, ama ya olmasa ne olacak? ‘Size F-35 parçalarını vermiyoruz’ deseler ne yapacağız?” (14.5.2020).

İlginçliği şundan: ABD, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi almasına tepki olarak Türkiye’ye F-35’leri vermiyor. Üstelik dördünün parası ödenmişken!

Dahası, “2020 Nisanı’nda S-400’ler çalıştırılacak” kararlılığı nedeniyle Türkiye’nin 2020 Martı’nda F-35 üretim programından çıkarılacağını da ilan etmişlerdi. Bir ortak üretim olan F-35’lerin 12 parçasını Türkiye üretiyor çünkü…

Nitekim F-35 Programı Direktörü Korg. Eric Fick, Kasım 2019’da ABD Senatosu’nun sorularını yanıtlarken şöyle demişti: “Halen 12 parça için arayışımız devam ediyor. Türkiye’nin F-35 programından resmi olarak 2020 yılının mart ayında çıkmasını bekliyoruz ancak bu tarihe kadar alternatif arayışlarımız sürecek.

Bu durumda ya ABD o 12 parçanın üretimine bir seçenek bulamadı ya da yeni bir durum nedeniyle Türkiye F-35 parçalarını üretmeyi sürdürüyor.

S-400 ertelemesi

Kuşkusuz burada önemli bir durum, S-400’lerin çalıştırılacağı kesin tarih olarak ilan edilen 2020 Nisanı’nın geçmesi ve Ankara’nın yaptığı erteleme açıklamasıdır.

Önce 20 Nisan’da Reuters’e konuşan bir Türk yetkili S-400’lerin çalıştırılmasının virüs salgını nedeniyle ertelendiğini duyurmuştu, ardından da Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD’nin Ankara Büyükelçisi David Satterfield ve ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ile birlikte 30 Nisan’da katıldığı Atlantic Council panelinde bu durumu teyit etmişti: “Koronavirüs nedeniyle S-400’lerde bir erteleme oldu ama süreç planlandığı gibi ilerleyecek.”

S-400’lerin salgın nedeniyle ertelenmiş olması, pek ikna edici değil. Zira salgında uçaklar uçabildi, radarlar çalışabildi, füzeler fırlatılabildi…

Rusya’yla ilişkinin seviyesi

Konuyu ilginç kılan bir başka gelişme daha yaşandı: Eski Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, eski NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı emekli Ora. James Stavridis’le birlikte 13 Mayıs’ta, Washington’daki Turkish Heritage Organization’ın düzenlediği “Transatlantik Askeri İttifak’ın Geleceği” başlıklı panele katıldı.

Işık’ın iki mesajı öne çıktı: “Rusya’yla ilişkilerimiz stratejik değil, taktikseldir” ve “NATO’nun sadık bir üyesi olmaya devam edeceğiz.”

Oysa Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, yanında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan’la birlikte 25 Ağustos 2018’de Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından kabul edildiğinde tarihi bir çıkış yapmıştı: Türkiye, ilk kez Rusya için “stratejik ortak” ifadesini kullanmıştı!

Şimdi Akar’ın selefi Işık, ABD’li muhataplarına “ilişkinin aslında stratejik değil, taktiksel olduğunu” anlatıyor!

Erdoğan’ın mektubu

Şu üç olguyu da alt alta yazmalıyız:

1) Erdoğan, Trump’a 29 Nisan’da bir mektup yazdı ve şunu söyledi: “Suriye ve Libya başta olmak üzere, bölgemizdeki son gelişmeler, Türk-ABD ittifakının ve işbirliğinin en güçlü şekilde sürdürülmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir.” Bu bir nevi “ittifakı sürdürme” niyet mektubuydu!

2) ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey 12 Mayıs’ta yaptığı bir açıklamada “S-400 dışında Libya, NATO, Kafkasya-Karadeniz bölgesi, Suriye ve Irak gibi diğer pek çok konuda Türkiye ile iyi anlaşıyoruz” dedi. Jeffrey’in şu mesajı da önemliydi: “Suriye’deki askeri varlığımızı devam ettireceğiz. Amacımız Suriye’de savaşı Rusya için ‘çıkmaz’ hale getirmek.

3) NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg İtalya’nın La Repubblica gazetesine verdiği demeçte “Silah ambargosu, BM tarafından tanınan Serrac hükümeti ile Hafter tarafından idare edilen güçleri aynı kefeye koymaz. Bu nedenle NATO, Trablus hükümetine destek vermeye hazır” dedi (14.5.2020).

Aynı gün Erdoğan, Stoltenberg’i telefonla aradı. Görüşmeye dair NATO açıklamasında Stoltenberg’in Erdoğan’a “Ulusal Mutabakat Hükümeti Başbakanı Serracın talebi üzerine, savunma alanında ve güvenlik kurumlarının inşasında Libya’ya yardım etmeye hazır olduklarını” söylediği belirtildi (14.5.2020).

Ne yapmalı?

Tüm bu olgular ne anlama geliyor? Ankara Washington’la yeni bir sayfa mı açmak istiyor? Yoksa Rusya’yı Suriye ve özellikle Libya’da kendi çizgisine zorlamak için taktik manevralar mı yapıyor?

ABD/NATO’dan çare uman çizginin Türkiye’ye zarar verdiği onlarca örnekte deneyimlendi. O nedenle:

1) S-400’ler, salgın gibi mazeretler bir kenara bırakılarak hemen çalıştırılmalı.

2) Türkiye’nin Karadeniz, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’daki tablo nedeniyle Rusya’yla ilişkileri taktik değil, kesinlikle stratejik düzeyde olmalı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları