Meriç Velidedeoğlu

‘Adaletsiz Ülke ve Mezbaha’

25 Nisan 2014 Cuma

Çağrısız konuklarımız olan “virüs”lerin neler yaptıklarını bilmeyenimiz yok; beni de alaşağı edip yatağa bağladılar; ama yine -şimdilik de olsa- onlar yenildi; dimdik ayaktayım.
Bir süredir, araya hastalık girince daha da uzayan bir süredir “Cumhuriyet”e uğrayamadım; gelen mektuplar, çağrılar, kitaplar iyice birikmiş; sağ olsun yönetim hepsini toplayıp adresime gönderdi.
Kitaplar, kitaplar... Çocuklar gibi sevindim; “hemen oku beni” diyen bir görünümleri, duruşları var; imzalanarak gönderilen kitapların yazarlarına binlerce teşekkürler.
Çoğunluk, “TSK”yi çökertmeye çalışanlarla “işbirliği” içinde olan bir “yargı”nın kararıyla tutuklu komutanlarımızın kitaplarında
Bu kitaplar “hücre”lerde yazılırken, sayfa sayfa üretilirken, komutanların eşlerinin de adım adım onlarla birlikte olduklarına yakından tanık oldum; işte bu eşlerden biri de “Gamze Köylü”.
Eşi “Kd. Kur. Alb. Cengiz Köylü” son kitabı “Ergenekon’dan Balyoz’a Asrın İftirası”nı yazarken, Gamze Hanım’la -“Sessiz Çığlık”ta- her buluştuğumuzda kitabı konuşuyorduk, sonunda bitti. Böylece sözde “Ergenekon ve Balyoz Davaları”yla ilgili bütünüyle “BELGE” değerinde bir yapıt daha kazandık; dolaysiyle de “YARGI”nın nasıl bir duruma düşürüldüğü, “Alb. Köylü”nün yadsınamaz “tanık”lığıyla da tarihte yerini aldı.
Komutanlarımızın bu kitaplarını, özellikle duruşmalarda olup bitenleri anlatan bölümleri okurken o günleri, o saatleri insan yeniden yaşıyor; çünkü yüzlerce duruşmada “Simgesel Eylem Grubu” olarak hep ordaydık; “yargıç”ların, “savcı”ların dayanılmaz bir “maskaralık” olan tutumları, -neredeyse horul horul- uyumaları, kimi tahrik edici konuşmaları karşısında haykırdık, direndik; kim bilir kaç kez mahkeme salonundan dışarı atıldık...
En etkili, hiçbir zaman unutulmayacak yargılama sahnelerinden biridir sözde “Balyoz Davası”nın “11 Şubat 2011” tarihli duruşması.
“İddianame”nin okunması iki hafta sürmüş, o gün tamamlanmıştı; başkan yargıç birdenbire, duruşma savcısı “Savaş Kırbaş”a dönerek “mütalaa”sını sordu; yanıt olarak “savcı Kırbaş”, duruşmada bulunanların derhal “tutuklanma”sını, bulunmayanlar için de “yakalama emri” çıkarılmasını istedi.
O “an”dan sonra ne oldu, ne bitti insan pek anımsayamıyor; ama çok kısa bir süre sonra, “TSK”nin “general”inden, “amiral”inden “teğmen”ine dek “163” komutanı dimdik ayakta, yalnızca salonu değil, tüm binayı titreten gür bir sesle “Harbiye Marşı”nı söylemeye başladılar; çevreleri iki sıra jandarma erleriyle sarılı olarak...
Şu “maskaralık”a bakın, içlerinde kendilerine daha tebligat ulaşmadan gelip teslim olan komutanlar vardı... Bu yaşatılanlar “yargı” için bir “yüz karası” değil de nedir?
Bu durum karşısında
utancımızdan başımızı nereye sokup saklayacağımızı hiç bilememiştik; ama az sonra biz de onlara katıldık... Bu “11 Şubat” günü, hemen hemen komutanların tüm kitaplarında yer alır; şimdi bir kez de “Kd. Kur. Alb. Cengiz Köylü”nün kitabından okuyalım derim.
“Em. Tümamiral Soner Polat”ın “Yeniden Kazanmak” adlı kitabından söz etmeden önce, savunmasına değinmek isterim; yanılmıyorsam “2011” sonbaharında yaptığı savunmasına, “İnsanları İncitenler” adlı yazımdan aldığı bir bölümle başlamıştı; o gün de basın bölümünde harıl harıl not tutarken birden adımın geçmesiyle başımı kaldırıp kendisini görmeye çalıştım; önlerdeydi göremedim, ama ekrandan izledim; kuşkusuz şaşırmıştım...
“Dz. Kuv. K’nin Lojistik Başkanı Tüma. Sonar Polat’ın imzasız bir “ihbar” mektubuyla -üstelik akrabalarıyla birlikte- “PKK” sempatizanı olduğu iddia ediliyordu; açıkça “PKK” mensubu olduğu, “PKK”ye yardım ve yataklık yaptığından söz ediliyordu; asılsız, alçakça ve belli ki belirli bir “amaç”la yapılan bu suçlamalar, -kuşkusuz “Genelkurmay”ca, on saniyede sıfırlanacak- bu iddialar dolaysiyle “18 yıl”a mahkûm edilmişti. (s. 23)
Bu davanın “rezil”liğini (“maskaralık” yerine kullandım)“Yeniden Kazanmak”tan alıntılayalım, şöyle diyor Tümamiral Polat: “Mahkeme salonunda bulunmama rağmen, hakkımda ‘tutuklama’ değil, ‘yakalama’ kararı çıkarılmıştı. Kendimden gurur duydum. Çünkü hâkimlerin gözleri önünde’ olmama rağmen, mahkemede bulunup hakkında yakalama kararı çıkarılan ilk sanıklar arasında yer alarak tarihe geçtim..” (s. 129
“Yeniden Kazanmak”ta yer alan “Âşık Kuseyri”nin dörtlüğündeki şu dize; “Aslanı yenemez bir uyuz tazı!” (s. 233) kimi sorulara dört dörtlük bir yanıt...
Başlık, “J. Kur. Alb. Mustafa Önsel”in kitabı “Silivri’de Firavun Töreni”nden alınma; tam olarak şöyle: “Adaletsiz bir ülke, mezhabadan başka bir şey değildir.” (s. 33) Bu “Firavun Töreni”nden gelecek yazıda söz etmek üzere...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları