Mine G. Kırıkkanat
Mine G. Kırıkkanat kirikkanat@mgkmedya.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Amerikan Aklı

13 Şubat 2022 Pazar

ABD’de bir siyasi parti için en büyük yıkım ekonomik bunalımdır. “Kötü” diye damgalanan yasa işadamını zora sokan niteliktedir. Geliri artıran adım iyidir. Amerikalı vurguna açıktır, doğal kaynaklardan suyunu emercesine yararlanmayı sever, endüstrileşmekteki sarsıntıları sabırla izler. Ölçülerinde sayı ve nicelik vardır. Her şeyin istatistiğine meraklıdır. Demiryolunu mille, okulu öğrenci sayısıyla, kitap beğenisini kaç adet basıldığıyla değerlendirir. Çevrede Superior Gölü, Mississippi Nehri ve Niagara Çağlayanı onu büyüklüğe alıştırmıştır. Dev şirketleri, giderek tröstleri, bu nedenle, anlayışla karşılar. Çoğunluğa dayalı kararları da bundan beğenir. Teknolojinin âşığıdır ama onu da durmadan geliştirmek ister. Bu bağlamda bir önemli özelliği pratik oluşudur. Zaten şimşeksavarı, çiğiti pamuktan ayıran çarkı, elektriği, buharlı gemiyi, biçer-döğeri, altı patlar tabancayı, dikiş makinesini, telgrafı, telefonu ve daktiloyu da onlar bulmuşlardır. Yaşamı kolaylaştırmak için neredeyse her gün yenisi çıkan ufak tefek aletlerin yapımında onlardan iyisi yoktur...

TANRI PARA

Amerikan sözcülerinin kendilerini anlatışlarını artık burada keselim. Pratik oldukları doğrudur ama felsefe ve düşüncede Descartes, Hegel, Kant, Nietzsche ve Voltaire gibi düşünürlerle (belki eğitimci John Dewey dışında) aşık atabilecek tek bir aydınları yoktur

ABD’de yetenekli kişi felsefeye yönelmez, işadamlığına soyunur. Para kazanıp öne çıkacaksa, seçenekler ve olanaklarla çevreyi etkileme, söz dinletirlik, kısaca taçsız krallık iş yaşamında vardır. Bu Amerikan portresini kapsamlı biçimde Commager, Amerikan Aklı (1950) kitabında çizmiş, kimileri de ayrıntılara katkılarla yetinmişlerdir.

İŞKENCE SIRADAN, İDAM OLAĞAN

Eleştiriye Amerika’nın yerlilerine ilişkin birtakım gerçekleri anımsayarak başlamak uygun olacaktır.  

Afrika kökenli yurttaşlara, okyanusları geçip gelmekte geç kalmış göçmenlere, zor ve tatsız olduğu gibi tehlikeli ortamlarda çalışan alt tabaka emekçilerine ve sol düşüncedekilere bakılacak olursa; (Y.N.1960’larda) onlara ne özgürlük ne eşitlik ne de demokrasi kuralları geçerlidir. Martin Luther King ve Malcolm X gibi Siyah sözcüleri toplantı yerlerinde öldürülmüş, onların sıradan yandaşlarını hakkı-hukuku simgelemesi gereken polisler sokaklarda kurşunlamış, solcuları zindanlara atmışlardır. Tümü için tutukluluk, işkence, iple ağaçlardan sallandırma ve jüri kararıyla idam olağandır. 

Zenci pentatloncu, en başarılı Othello oyuncusu, gür sesli Paul Robertson’un pasaportuna el konulmuş, Harlem’deki zenci mahallesinin pazar korosuna katıldığı için geliri haftada 35 dolara düşmüştü. Oysa gidemediği Londra’ya Shakespeare oyununun başrolü için çağrılıydı.

YASAKLI ‘S’

Sol düşüncenin önderlerinden Eugene V.Debs (Y.N.1855-1926), “Özgürler Toprağı” sanılan yerde yıllarca kodese tıkıldı. Tutukluyken, başkanlık seçimine “9653 Sayılı Tutuklu” rumuzuyla katıldı ve bir milyonun üstünde oy aldı. ABD’deki hapis yaşamını, aynı adı verdiği kitapta anlattı. Bunların durumlarını incelerken, Amerikan Bağımsızlık Bildirisi ile Anayasasında yazılanları bir yana koymak gerekir. Oralarda ne suçsuz Siyah’ın mahalle halkınca boynuna ilmek geçirilip bir ağaçtan salladırılacağı ne de sosyalizmle sendikalaşmanın ‘s’sini ağzına alanın zindanlarda çürütüleceği yazılıdır.

Önce, Amerikan yerlilerine odaklanalım. Yeni Dünya’ya dışarıdan gelenlerin ve onların çocuklarının çoğu, “Amerikan Hintlileri” ve “Kızılderililer” diye yanlış adlar takılan yerlilere ilişkin hemen hiçbir şey bilmezler. Onlara takılıp kalan adlar bile Kolomb denilen deniz korsanı, altın kaçakçısı ve Eski Dünya celladının bir Hindistan adasına ulaştığını sanmasından ötürüdür...*

Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV 

CEHALETE EZİLENİ ABD YUTAR 

Çok kitap okuyan biri olarak, yeni bir kitabın beni şaşırtması çok zordur, diyebilirim. Dünya çapında değerli hocamız Türkkaya Ataöv’ün Amerikan Edebiyatında Muhalif Yazarlar başlıklı incelemesini, gerek ABD gerekse Amerikan yazını hakkında edindiğim bilgileri düzelterek, vardığım kanıların hepsini çöpe atarak, sanki macera romanı okuyormuşçasına merakla, heyecanla, bir solukta okudum.

Cehaletin altında ezildiği için emperyalist ABD’ye yem olan, çiğnenen, yutulan ve kusulan kafası geri kalmış ülkelerde, tüm kötülükler Amerikalıların işidir ve ABD’den nefret edilir. Haklı bir duygudur, bu. Ancak kötülüğü yenmek için düşmanı daha yakından tanımak gerekmez mi? 

GENETİK KÖTÜLÜK, KÜLTÜREL İYİLİK

Nasıl olup da ABD’de en kötünün yanı sıra en iyinin yetişebildiğini anlamak, ne ile, nasıl mücadele edileceğini saptamak için yararlı olmaz mı? 

Türkkaya Ataöv’ün arı duru Türkçesi ve bir cerrah keskinliğindeki yalın kaleminden çıkan bu kitapta, ABD’nin genetik belleğindeki kötücüllüğü kavradım ve o kötücüllüğü yeneceği inancıyla yola çıkan iyilerin, canları pahasına gösterdikleri cesarete şaşırdım. 

Belki de şaşkınlığım, Türkiye’de kimse, ortak çıkar için özveride bulunmayı hiç mi hiç düşünmediğindendir. 


* Alıntı: Amerikan Edebiyatında Muhalif Yazarlar, İleri Yayınları, 2019 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yıkımda son perde 24 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları