Demokrasi demokrasiye karşı
Mine G. Kırıkkanat
Son Köşe Yazıları

Demokrasi demokrasiye karşı

13.11.2016 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Avrupa’dan zaten iki yüzyıl ilerde olan muasır medeniyet abidesi ülkemizin eşref saatini Mekke’ye ayarlayıp aradaki farkı iki saate çıkarmasının iyi yanı da var. Öğleden sonra bindiğim uçaktan, İstanbul’dan Paris’e bir saatte varmış gibi öğleden sonra indim.
Geçen çarşambaydı.
Kent merkezine doğru yol aldığım taksinin Mağripli şoförü, 1980’lerin sosyalist sloganı “Burada ve Şimdi” adlı radyoyu dinliyordu. Radyoya bağlanan Mağripli Fransız ya da göçmen dinleyiciler, Donald Trump’ın ABD başkanı seçilmesini yorumluyorlardı.
Hâlâ hayretler içerisindeyim, hemen hepsi Trump’ı alkışlıyor, üslubunu, samimiyetini göklere çıkarıyor, yendiği “establishment” yani seçkinlerin oluşturduğu nüfuzlular sınıfını temsil eden Hillary Clinton’ı yerden yere vuruyordu.
Hatta Fas kökenli bir göçmen: “Tamam biz Müslümanlardan nefret ediyor, zaten sevmek zorunda da değil, hiç olmazsa açık açık söylüyor. Keşke Fransa’yı yönetenler de aynı samimiyeti gösterse. Arkadaşlar, ekonomi çiçekler açarken size ihtiyaç vardı, çağırdık geldiniz. Artık herkese yeterince ekmek yok, kalanı kendi insanlarımıza paylaştırmak zorundayız. Siz yurtlarınıza dönün, işler iyiye gittiğinde yine çağırırız, gelirsiniz deseler, anlarız...” diye konuştuğunda, mikrofon tutan radyo muhabirinden “Vay!” diye bir ses çıktı. Bense dilimi yutamazdım!

***

Başkan Trump’ın ABD’ye binlerce km uzaklıktaki Fransa’nın Müslüman göçmenleri arasında sempati ve hatta empati uyandıracağı, doğrusu aklımdan geçmezdi...
Oysa günlerdir izliyorum, durum bu.
Aşırı sağdaki Fransa’yı temsil eden Ulusal Cephe’nin kadın lideri Marine Le Pen’in Trump kazandı diye bayram edişine ve 2017 Mayıs’taki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Trump’vari bir zafer kazanacağı iddiasına bakılırsa, dünya trendi de bu: Fabrikaları Çin’e, Hindistan’a vb. taşınınca işsiz kalıp yoksullaşan insanların küresel ekonomiye duydukları tepki, ilkel milliyetçilik duygularını ve ekmeğini kaptırdığı yabancı düşmanlığını körüklüyor.
Ne yazık ki tabanda gelişen bu gerçeği, halkın mikro dertlerinden çok makro ekonomiyle ilgilenen ve zaten büyük şirketlerin kuklası olmuş klasik politikacılar değil; halkın zorda kalınca komşusunu tanımayan genetik belleğine hitap eden popülist politikacılar gördü.
Küresel ekonomi büyük şirketleri semirtti, zenginlerin kazancını katladı ve nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturan yoksulları makus kaderlerine terk etti.
Oysa demokrasi, halkın temsilcilerinin halkın yararını gözetmesi demekti.
O temsilciler, büyük şirketlerin borsa performansına halkın yararından daha çok önem verince; demokratik seçimler çoğunluk oylarıyla demokrasi karşıtı politikalar ve hatta faşizan rejimler üretir oldu.

***

Fransa’da uzun yıllar aşırı sağcı, ırkçı diye tanıtılan ve zaten lideri Marine Le Pen’in iktidara gelirse sığınmacıları, göçmen işçileri kapı dışarı edeceğini açık açık söylediği Ulusal Cephe’ye binlerce Müslüman Arap ve Asya kökenli Fransız yurttaşının üye olduğunu biliyor musunuz?
Kasabın bıçağına kellesini uzatmaya benzeyen bu tutumu incelediğinizde karşınıza çıkan gerçek hem ilginç, hem ürkünç.
Niçin Ulusal Cephe’yi destekledikleri sorulduğunda, bu göçmenler yeni göçmenlerin daha ucuza çalışıp ekmeklerini ellerinden almasından korkuyorlar. “Gelmesinler, artık başkasına yer yok!” diyorlar. Keza sığınmacılar, zar zor vardıkları yeri yeni gelenlerle paylaşmak istemiyor. Aşırı yığılma olursa, kendilerine yönelik tahammülsüzlüğün de artacağını düşünüyorlar.
Velhasılı dünya hasta ve adeta, uluslararası bir çatışmanın temelleri atılıyor.
Özellikle din ve etnik kimlik üzerine düşmanlık inşa ediliyor.
Küresel ekonominin kuklası politikacılar ve borsaya endeksli politikalar sayesinde bu noktaya gelindi.
Yunanistan’da SYRİZA, İspanya’da Podemos’nun izinde, popülizme düşmeden yeni bir demokrasi biçemi aramak gerekiyor. Çok geç olmadan bulmayı umarak.  

Yazarın Son Yazıları

Dar sahada kısa paslaşma

Mikron ordusu kıyıda düşman beklerken, Betonit Saray’da işler çığrından çıkmıştı. Olası savaş masrafları boyuna yoksul halkın sırtına bindiriliyor; savaş korkusu ise Kel Tepe’deki ayrıcalıklı nüfusun cima furyasını kamçılıyordu. Sarayın CİA danışmanı Frozen Goldstein, donuk zekâsına karşın epeyce ateşli bir çapkındı. Güzeller güzeli karısı Frambuaz ise başlangıçta dini bütün bir Yolcu ve erdemli bir kadındı. Ama kocasının ihanetlerini öğrenince yoldan çıkmış; “göze göz dişe diş” deyip o da cima havuzuna atlamıştı.

Devamını Oku
07.07.2025
Diyanet’in yol harcı, teğmenlerin ihracı

Tuzla Piyade Okulu’nda 10 Kasım 2023’te Atatürk’ü anma etkinlikleri için son hazırlıklar yapılıyordu.

Devamını Oku
06.07.2025
Saçma sapan bir savaş mıydı?

Saçma sapan bir savaş mıydı? İ srail’in suikast saldırıları, İran’ın Demir Kubbe’yi delen füzeleri, ABD’nin İran’ı bombardımanı, yıkılan binalar, insan kayıpları ve pek de anlam verilemeyen bir savaş daha tavsadıktan sonra ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth dünyaya açıkladı: “Biz bu saldırılara aylardır hazırlanıyoruz…”

Devamını Oku
29.06.2025
Suratın tatlısı, limonun ekşisi

Mikronezya adasının Yutania’ya bakan kıyı şeridinde, askeri karargâh dışında bir sivil yaşam belirtisi de vardı...

Devamını Oku
28.06.2025
Sarı Paşa ve Türk Mucizesi

Vakit dardı. Kütahya mücadelesi sonrası, Yunan ordusu var gücüyle saldırıya geçecekti.

Devamını Oku
22.06.2025
Felekten bir gece, adını hece hece

Bolluk ve mutluluk istibdatı Yutania adasında, herkes seferberlik öncesi günleri özlüyordu.

Devamını Oku
21.06.2025