Mine G. Kırıkkanat
Mine G. Kırıkkanat kirikkanat@mgkmedya.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Düşman Kardeşlik

02 Temmuz 2014 Çarşamba

Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet’in aynı coğrafya, aynı bölgede doğmuş olması bir raslantı değildir.
Kutsal inancı sosyolojik bir bina gibi düşünecek olursanız, tektanrılı üç dinden en eskisi Yahudilik giriş katı olarak yapılandıktan yaklaşık iki bin yıl sonra çıkılan birinci kata Hıristiyanlık oturmuştur. İkinci katın çıkılması için yedi yüz yıl daha geçmesi gerekmiş, Hıristiyanlığın üstüne de İslamiyet yerleşmiştir.
Aynı çatıyı paylaşan inanç aileleri arasında, birbirlerinden ne kadar farklı görünseler ve yaşasalar da ister istemez “birleşik kaplar” etkilenmesi vardır. Ne var ki bu etkilenmede, birinci kattaki Hıristiyanlık giriş katındaki Yahudiliğe doğrudan bağlanırken İslamiyet aynı hiyerarşiyi izlememiş, aradaki Hıristiyanlık mantığını atlayıp o da doğrudan Yahudiliğin kutsal kuramları üstüne yapılandırılmıştır. İşte bu doğrudan bağlantı yüzündendir ki İslamiyet’in haram ve sevap yorumları Hıristiyanlığa taban tabana zıt, ama Yahudiliğe tıpa tıp uygundur. Bu uygunluğa en açık seçik örnek, Hıristiyanlığın afiyetle yediği domuzu, İslamiyet’in tıpkı Yahudilik gibi yasaklamasıdır. Kadın saçının günah sayılmasından, Yahudilik’te “kaşer”, İslamiyet’te “helal” hayvan kesimine, bu örnekler çoğaltılabilir.

***

Ama tektanrılı inanç binasında, aralarında pek de anlaşamayan kat sahiplerinin, paylaştıkları ortak mekâna ilişkin en azından ortak bir dil kullandıkları su götürmez bir gerçekliktir.
Üstelik tektanrılı kuramın kurucusu, ilk katın mimarı ve maliki Yahudilik, her ne kadar üç dindeki ortak mantığın mucidi gibi görünse de bu inanç binasının bir de temeli ve bodrum katı vardır!
O temel, çoktanrılıdır. Bodrum katına ise Yahudiliğe mağduriyet efsanelerini esinleyen, eski Mısır dini gömülmüştür. Ne var ki tarihin gelmiş geçmiş en görkemli uygarlıkları arasında en şaşırtıcısı olan Mısır, Yahudilere salt mezalim edebiyatı değil, bizzat Tanrı’nın adını da miras bırakmıştır.
Eski Mısır tanrıları arasında en önemli yeri tutan güneş tanrısı, Ra’dır.
Tanrı Ra’dan, İbranicede haham, hoca ve usta anlamına gelen Rabbi sözcüğü türer.
Aziz Markus’un yazdığı İncil’de, Aziz Petrus, tanrının oğlu kabul edilen Hz. İsa’ya dönüp: “Rabbi, burada rahatız, üç çadır kuralım, biri sizin, biri Musa’nın, biri İlyas’ın olsun” der. Hıristiyan inancında Hz. İsa Tanrı’nın oğlu kabul edildiği için de Rabbi sözcüğü, doğrudan Tanrı’yı ifade eder.

***

Raslantıya bakın ki Arapça terbiye etmek, eğitmekle eşanlamlı bir mastar olan Rabb sözcüğü, ‘Cahiliye’ döneminde tapınılan putlara verilen isimdir. İslamiyet’le birlikte Allah’ın adlarından birine dönüşmüştür.
Artık kim kimden almıştır bilemem, ama Mısırlı put Ra ile Arapça put Rabb’ın, Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman inancındaki Rabb, Rabbi sözcüklerine kaynak olduğu açıktır.
Böylece Ortadoğu’da ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan ya da Müslüman, ellerini “Ya Rabbi” diyerek göğe açan her mümin, aslında ortak bellekte de, genetikte de kıyıdan köşeden akraba, hatta reddi miras eyledikleri Ra kültünün, bence epeyce hayırsız ve alabildiğine cahil torunlarıdır.
Ne var ki aynı ağacın dalları olmak, dalların birbiriyle dalaşmasını, hatta aynı din mensuplarının üstünde oturdukları dalı kesmesini engellemiyor.

***

Ortadoğu, ne yazık ki dine dayalı kuram ve yapılanmaların asla barışa açılmayıp daima kin, kan ve savaş doğurduğu bir bölge.
Bu bölgeye güya demokrasi getirmek için diktatörlere karşı savaş açan ABD, Avrupa ve Suriye örneğinde olduğu gibi iç savaşı kışkırtan Türkiye, Suudi Arabistan, Katar Emirlikleri gibi ülkeler; kurunun yanında yaşın da yanacağı bir yangını ateşlediler.
En büyük riski alan ve şimdilik en zor durumda kalan da Türkiye oldu. IŞİD dedikleri cellat çetesi, sınıra şeriatçı cihat bayrağını dikti. AKP hükümeti, IŞİD’in rehin aldığı yurttaşlarımızı bile kurtaramadı...
Bakalım Türkiye’yi nasıl koruyacak bu beladan.  

G NOKTASI
MEHMET AKİF ERSOY’A
 

Yıllar önce Arabistan çöllerinde Bir tarafta İngilizler bir tarafta hainler Kuşçubaşı Eşref’le çaresiz kavgalarda mıydınız Hocam bu kadar savaşlardan sonra hâlâ kan hediyeli umutlar yağıyor gökyüzünden çaresiz kavgalar veriliyor gene Hocam Arap atları uykularında da koşuyor küçücük çocukların rüyaları kendilerinden önce düşüyor toprağa anlayamadınız ikiniz de o zaman da bu zaman da ne ezan ne çan sesleri kurtarıyor bebekleri bizimkilerin hepsi sahte Asım Hocam petrol ateşi yoksula düşman örtüyor bütün yalanları bu kadar olup bitenden kim sorumlu ben mi utanayım Allahım sen bana bakma Hocam kurtuluş ne kadar yakın ne kadar uzak bilemem şimdilik uzan umudunun yanına karış git özlediğin sonsuzluklara. 
A. KADRİ ERGİN  

“Aşırı sayıda insan dünyaya geliyor. Devlet kavramı bunların arasındaki gereksizler için icat edildi.” 
FRIEDRICH NIETZSCHE



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları