Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Hoyratça Gelip Geçenler
\n\n\n
“Beyoğlu’nu keşfettiğimde 20 yaşındaydım. Yeni kurulan Sinema Oyuncuları Derneği’nde (SODER) 1 aylık bir iş bulmuştum. Yeni üyelerin kayıt bilgilerini defterlere işleyecektim. Her sabah vapurla karşıya geçer, Karaköy’den Tünel’e biner, sabah güneşinde parlayan bomboş İstiklal Caddesi’ni yürür ve en güzel binasına, SESAM’a girerdim. Bugünlerde tartışılan ve pek yakında AVM olacak Cercle D’orient binasına…
\nSESAM, dönemin en etkili sinema kurumuydu. Binadan içeri girdiğimde, mis gibi çikolata kokar, çünkü İnci Pastanesi’nin kocaman profiterol kazanı odamın birkaç basamak altında gün boyu kaynardı. Pencerem yoktu, ama binanın orijinalinde servis merdivenlerine açılan bir küçük kapı vardı. İstersem İnci’nin çikolata kazanına, istersem yukarıdaki muazzam balo salonuna kaçabilirdim...
\nGizli Bahçe, Alice Harikalar Diyarı gibi romanlar serpilmiş hayal gücüm, beni hep yukarı katlara doğru çekerdi. Öğle güneşinde içeriye dolan ışık, harika parkeler, yıpranmış tavan süsleri, bakımsızlık, toz, pislik hepsi bir arada altüst ederdi ruhumu. Zihnimi zorlar, baloları hayal etmeye çalışır ve çok kısa sürede yokluğum anlaşılır korkusuyla kalbim güm güm atarak aşağıdaki odama inerdim.
\n***
\n80’lerin sonuydu. 12 Eylül’ün izlerini taşıyan yeni bir sinema anlayışı, benim apolitik ergenlikten çıkışıma denk gelen bir sürü yeni bilgi, 20 yaşımın heyecanıyla hayatıma giriyor; yeni insanlarla tanışıyor, sinemaya merak salıyor ve çevrenin sosyal alanlarına hızla dalıyordum.
\nÖğlenleri Beyoğlu mekânlarını keşfe çıkıyor, akşamları barlara ya da Nevizade’ye gidiyordum. Bir aylık iş sürem doldu, ama beni bırakmadılar. Antalya Film Festivali konuk koordinasyon görevini üstlendim. Böylece sadece oyuncuları değil, sektörün tamamını tanıma şansım oldu. Harika insanlardır sinemacılar.
\nYine o yıllarda moda olan ‘nostalji’ sözcüğüyle tanıştım. Herkes eskiden gittiği mekânları anlatıyor, Sinematek’ten bahsediyor, eski set âdetlerini yüceltiyor, ‘sen bilmezsin o bankanın yerinde bilmem ne vardı,’ diye lafa başlıyordu. Ben bu kırgınlığı çok anlamıyordum, ama Eski Beyoğlu’na saygı duyuyordum. Onların hiç sevmediği, yaşadığımız Beyoğlu benim için çok güzeldi... Aslında bir tek Portekizcede var olan ‘Saudade’ gibi bir sözcük bulmalıydık belki, geçmişte kaybettiğimiz, özlediğimiz şeyleri anlatan...
\n***
\nBeyoğlu artık o kadar hızla değişiyor ki, yetişmek imkânsız. Bir sürü işletmenin, esnafın, sinemanın yerinde yeller esiyor... Ya da aynı itibarla duran, ama biz gittiğimizde kendimizden bir parça bulamadığımız çok yer de var. Beyoğlu yaşıyor.
\nEski Beyoğlu sızlanması yapmayacağım, ama her özel binanın otel ve AVM olduğu bir kent çok sıkıcı değil mi? Emek Sineması en güzel filmleri izlediğimiz, gençliğimizi şekillendiren bir yer değil mi ?
\nÇok değil 1950’den bu yana hizmet veren kaç lokantamız, kahvemiz var? Oysa koca İstanbul’da 200-300 yıllık birkaç kahvehane olması gerekmez miydi?
\nBeyoğlu’nda herkes yıllarca Markiz’in yeniden açılmasını bekledi. Keşke kapalı kalsaydı, o harika panolar ‘yengen’lere, ‘çift kaşarlı’lara tanıklık etmeseydi... İlk zamanlarında iyi bir pastane olarak açıldı, ama demek kirayı çıkartamadı.
\nKiralar, vergiler o kadar zorlaştırıyor ki tutunmayı, yabancı bir marka, tostçu değilsen, hani biraz denemek istiyorsan ne sokakta, ne AVM’de şansın var. Git Frankfurt’ta aç, sabah git akşam dön, daha ucuza gelebilir.
\n***
\nYa Yeşilçam, sinemanın kalbi Beyoğlu’nda değil miydi? Bir Sinematek var mı? Kütüphanesi, müzesi, vizyona girememiş ya da klasik filmlerin gösterildiği bir sinema merkezi var mı? Olmadı bir festival merkezi? Yok. Aklına bir şey takılsa soracağın bir kurum yok. Eşten, dosttan, Vikipedi’den bakarsın... Beyoğlu’nun sinemanın merkezi olduğuna bizi inandıracak bu bilgiyi, gelecek kuşaklara aktaracak ne var?
\nGüzel binalarımız, geleneksel lezzetlerimiz, sinemamız uzun yıllar yaşasın, anıtlaşsın. Gelenler getirdiklerini tamam paylaşsın, ama İstanbul’dan da bir şey alsın, bir adapla yaşasın, İstanbullu olmak istesin!”
\nEBRU KÖKTÜRK KORALI(*)
\n\n\n\n
‘G’ NOKTASI
\n\n\n(*) 1968 İstanbul doğumlu Ebru Köktürk Koralı, Marka Sokak reklam şirketinde çalışır ve Hayal Kahvesi Çubuklu’nun ortaklarındandır. Adalara Modalara gezmeyi sever, gastronomiyle ilgili ne bulursa okur, marka olmak isteyenlere akıl fikir verir, şöhret olmak isteyenleri kovalar...
\nEbru’nun İstanbul’a dair bir başka saptaması da şöyle:
\n“Çelik Gülersoy, İstanbul’da TTOK’nin olanaklarıyla Çamlıca Tepesi, Kariye Camisi, Sultanahmet’teki Soğukçeşme Sokağı gibi kentsel mekânları yeniden düzenleyerek ve Yıldız Parkı’ndaki Malta Köşkü, Çubuklu’daki Hıdiv Kasrı, Sultanahmet’teki Yeşil Konak, Emirgân Korusu’ndaki Sarı ve Beyaz köşkler gibi tarihsel yapıları onartarak bunlara yeni işlevler kazandırılmasını sağladı. Sonra Beltaş geldi, hepsini bir standarda bağladı. Niye? Beltaş tipi restoranlar, alkolsüz, ekonomik. Kârını, zararını bilen yok…”
\n\n\n“Güzelin bir yüzü,
\nçirkinin bin
\nyüzü vardır.”
\nVİCTOR HUGO
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği