Ekmek, pasta ve bok

25 Kasım 2015 Çarşamba

Epeydir, evdeki ekmekle yetinmeyip başkalarının pastasına göz dikenlerin iktidarlarında yaşıyoruz.
Pasta vaadiyle ekmeğimize sürülen her türlü pis şeyi de kokusuna aldırmadan sadece rengi çikolatalı pastaya benziyor diye sesimizi çıkarmadan yiyoruz.
Sonra bir gün bir profesör çıldırıyor, saçma sapan şeyler söylüyor.
Daha önce hiçbir şeye sinirlenmediğimiz kadar çok sinirleniyoruz.
O köylülere bok yedirildiğini öğrendiğimiz zamanki sindirilmiş halimizin yerinde artık yeller esiyor.
Birikmiş tüm küfürlerimizi, bir profesörün ahmaklığı üzerinden ortalığa püskürtüyoruz.
Oysa kişisel tarihlerimiz askeri, polisi, orduyu, sınırları ve savaşları “iyi-kötü” diye ayırarak ve iyi olduğunu varsaydıklarımızın yanında yer alarak onayladığımız sistemin tıkadığı suskunluklarla yazılı.
Bu ülkede bir başbakanı ve iki kurmayını apar topar yargılayıp idam ettiler.
İsyan çıkmadı.
Sonra “Üç sizden, üç bizden” diye haykırarak genç insanları darağacına yolladılar.
İsyan çıkmadı.
17 yaşındaki bir çocuğu, rejimi değiştirecekti diye yaşını büyütüp astılar.
İsyan çıkmadı.
“Asmayalım da besleyelim mi” diyen bir adamı ülkenin kurtarıcısı saydılar.
İsyan çıkmadı.
“Bu kadar az maaşla memur nasıl geçinecek” sorusuna “İslam dini fakirliği değil, zenginliği öne çıkartır, Allah zengini sever. Benim memurum işini bilir” diye cevap veren politikacıyı baş tacı ettiler.
İsyan çıkmadı.
Madımak Katliamı’ndan sonra “Otelin etrafındaki vatandaşlarımıza hiçbir şey olmamıştır” diyebilen bir başbakanın tüm gaflarını sırf kadın ve sarışın diye hoş gördüler.
İsyan çıkmadı.
“Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker” diye diye iktidara gelen bir adamı demokrasinin savunucusu ilan ettiler.
İsyan çıkmadı.
Yıllarca karakollarda, hapishanelerde göz göre göre kadın, erkek, çocuk, yaşlı herkese işkence yapıldı.
İsyan çıkmadı.
İnsanların anadilinde konuşması yasaklandı.
İsyan çıkmadı.
Asit kuyularından cesetler toplandı.
İsyan çıkmadı.
Şimdi bir profesör ürkütücü şeyler söylüyor diye herkes ayakta.
Onun faşist düşüncelerine ve ölçüsüz değerlendirmelerine öfkelenip kapısına bok bırakmak, “Sen ye onu” demek mesele değil de; ne zamandır hep birlikte boka battığımız gerçeğiyle yüzleşmek büyük mesele.
Şu anda üç tarafımız, dış politika kurnazlığını yüzüne gözüne bulaştıran bir iktidar yüzünden, içinden her gün bebek cesetleri toplanan denizlerle çevrili.
Yönetim şeklimiz, laiklikten tiksinen ve dini referanslarla her şeyi yeni baştan düzenlemeyi hayal eden birilerinin pençesinde can çekişen bir cumhuriyet.
Nüfusumuz, yüzde 51’i yüzde 49’una düşman bir tehlikeli oran.
Irkımız, tıpkı kafamız gibi karman çorman.
Yeryüzünün en bereketli ve müşfik topraklarını kanla suluyoruz.
Oradan alacağımız ürünün hâlâ bir işe yarayacağını umuyoruz.
Küçük hesaplarla yönetiliyoruz ve laiklik nedir, demokrasi nedir, din nedir, hukuk nedir, millet nedir, işin içinden çıkamıyoruz.
Bunca korkunç şeyin ve daha bir sürü korkunç şeyin olup bittiği ve bu yüzden değil dünyanın sonunun hiçbir şeyin sonunun bir türlü gelmediği bir ülkede, kaç nesildir suskunluğumuz, itaatkârlığımız ve korkularımızla suçlara ve günahlara ortağız.
O yüzden çıldırmış bir profesör, bizim ekmek bulamazsak pasta yemeye, pasta bulamazsak da bok yemeğe müstahak olduğumuzu düşünüyor.
Peki biz... Aklı başında olanlar, faşizmden tiksinenler idamların, işkencelerin acısını yüreğinde hissedenler... Ekmek, pasta ve bok üçgeninde bunca yıldır nasıl oluyor da nefes alabiliyoruz?
Artık yüzleşelim.
Cepleri bir gün bize yedirilmek üzere çeşitli boklarla dolu bir iktidar dilini kökünden koparıp atmaya ne mecalimiz vart ne de cesaretimiz.
Biz ekmeğini kaptırmış, pastaya kanmış ve boğazına kadar boka batmış bir dünyanın itaatkâr halklarıyız.
Profesörler çıldırıyor, iktidar azgınlaşıyor, şehirler yakılıyor, idealler yıkılıyor, özgürlükler ayaklar altına alınıyor, sansür şahlanıyor...
Ve hâlâ... Ve hâlâ isyan çıkmıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları