Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Mine Söğüt
minesogut@gmail.com
Son Yazısı / Tüm Yazıları
Kurban Psikolojisi
Şu anda bir çocuk, günlerdir bahçede,
balkonda, apartman aralığında elleriyle
beslediği bir hayvanın gözlerinin bağlanışını
ve boğazının kesilerek öldürülüşünü
seyrediyor.
Az sonra yere akacak olan kan alnına
sürülecek.
Ve kaderleri işaretlenecek.
Etobur insanın, değil diğer canlı türlerini,
birbirini yemesi bile doğal.
Kucağımıza alıp başını sevdiğimiz o ufacık
kuzuyu, fırında da seviyor olmamız, bizi
kurban bayramında koç kesmemizden daha
masum kılmıyor.
Sadece iştahımız bile, o çok eski
zamanlarda hayatımıza hâkim olan
vahşiliğin yeni ehil dünyamızda da varlığını
sürdürdüğünün kanıtı.
Daha da fenası, gözümüzle görmediğimiz
vahşet, vahşet değildir diye diye yaşıyoruz.
Küçücük teknelere doluşup doğduğu
topraklardaki savaşlardan ve yoksulluktan
kaçan insanların boğulduğu sularda neşeyle
yüzebilmemiz hep bundan.
O yüzden hayvan kanı akıtarak kâh karnını
doyuran, kâh varlığını anlamlandıran insanı
anlamak kolay.
Hatta öldürdüğü düşmanının ciğerini
çıkarıp yiyen savaşçıyı bile anlamak
mümkün.
Benim anlamadığım, bir tür insanın
içindeki vahşinin, diğer türün içindeki
kurbanı uyandırıp ona hükmetme yeteneği.
Amerikalı psikolog Martin Seligman,
“İnsan ne yaparsa yapsın var olanı
değiştiremeyeceğine inandırılırsa,
sonuçta çaresizliğe ikna olur ve hiçbir şey
yapmamayı tercih eder” diyor.
Çaresizlik, öğrenilen bir şey ve bazı
insanlara bu çaresizliği öğreten doğa değil,
türdeşleri.
İnsanlar hayvanları avlamaya başladıkları
zamanlarla aynı zamanlarda birbirlerini
avlamayı da öğrendiler.
Tarihi insanlık tarihiyle yaşıt olan kurban
törenleri, aslen tanrıları memnun etmek için
değil, insanları adam etmek için düzenlenir.
İnsan bu törenlerden iki temel şey öğrenir.
Kendini tanrılarla özdeşleştirirse, güçlü
olanın almadan vermeyeceğini ve her
şeyin bir bedeli olduğunu; kendini kurbanla
özdeşleştirirse de güçlü olana kayıtsız
şartsız boyun eğmekten başka çare
olmadığını.
Her iki durumda da kurban kültürü,
insanın insana efendiliğini akılcılaştıran
kutsal bir dile dönüşür.
İktidar hükmedeceği tebaaya bu dili
öğretmek için önce onun kendine güvenini
yıkar.
Kadınlar güçsüz olduklarına inandırılır.
Yoksullar hep yoksul kalacaklarına ikna
edilir.
Azınlıklar az olmanın bir eziklik olduğuna
alıştırılır.
Farklılar kendileri bile farklılığın pürüz
sayıldığına kanar.
Birilerini yönetmek için onları önce
kaderin varlığına inandırmak gerekir. Bu da
dinlerin vazifesidir.
O çocuk, az önce alnına kan sürülen...
Eğer o hayvanın gözlerinin, boynu
kesilirken neden bağlı olduğunu hiç
düşünmezse, kadere inanacak ve başına
gelen her şeye, gözlerini kaçıra kaçıra
katlanması gerektiğini öğrenecek.
Ama, rastlantı eseri hayvanın neden
gözlerinin bağlı olduğu aklına bir takılırsa...
Kendi kaderini de, hayvanın kaderini de
değiştirmek isteyecek.
Kadere inanmak kölelik demektir.
Rastlantılara inanmaksa özgürlük...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Yanık saraylar
4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı
30 Temmuz 2021
‘O kadar istiyorsan eve bir mülteci al besle’
28 Temmuz 2021
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- Bir acayip Türkiye hikâyesi
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Jose Mourinho'dan genç futbolcuya övgü!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Kılıçdaroğlu'ndan Özel'e 'Suriye' yanıtı
- Başkan Özarslan’dan açıklama
- Bu kebapçılara dikkat!