Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kurtla Arslan
\n\n\n
SAYIN Cumhurbaşkanı’nın üniversite rektörlüğü ve yüksek yargı üyeliği gibi makamlara bu çeşit atamalar yapmasına alışılmıştı ama, doğrusu bu kadarı pek beklenmezdi. Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun Yönetim Kurulu ile Yüksek Danışma Kurulu’na yapılan atamalar gerçekten şaşırtıcıdır.
\nGerçi “12 Eylül darbesinden sonra yaratılan kurumsal makamlara o rejim sahiplerince yapılan atamalar çok mu farklıydı” denebilirse de, o dönemde, bırakın atamalar konusunu, kurumların adlarına, görevlerine ve iç yapılarına ilişkin o kadar büyük yanlışlar yapıldı ki, onları saymak bile sayfalara sığmaz.
\nBir kere, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu gibi ayrı işlevleri ve alanları olan iki ciddi kuruluşu birleştirmenin ve hele ortak adın önüne Cumhuriyetin kurucusunun adını iliştirmenin amacı neydi? Haydi, devletin kuruluş yıllarında dil ve tarihi yan yana getirip coğrafyayı da bunlara eklemek bir üniversite fakültesinin öğretim çerçevesini çizme ve yetiştireceği kimselerin çalışma alanını belirleme bakımından akla yakın bulunsa da, sonradan kendi başlarına ciddi mesafeler almış iki ciddi kurumu birbirine yapıştırmanın nedeni ne olmuş olabilir? Akademik bir gerekçe mi, yoksa 12 Eylül günlerinin otoriterliğine uygun askerce bir yaklaşımla ve komuta birliğini sağlamak ve birlik alanını çizmek mi?
\nDaha da düşündürücü olan, bu yapıştırmanın başına konan “Atatürk” sözünün geleceğidir. Herhalde, kurumların temel felsefesine aykırı olarak Kemalist akılcılığa ve bilimselliğin dışına çıkışları örtmek için kullanılmamalı bu sözcük. Demokrasi ve hukuk gibi levhaların altına demokrasi ve hukuk cinayetlerinin pisliğini süpürme örnekleri o kadar çok ki bu dönemde.
\nKabul edelim ki, yakın tarihimizde bir çeşit Atatürk fetişi yaratmak şaibeli ve çıkarcı bazı çevrelerin de işine gelmiştir. Ama o sahteliği yıkmanın gerçekçi ve etkili çaresi de Kemalizmden gelen “manevi mirası” kamusal alanın her cephesinde egemen kılmaktır.
\nTıpkı, düşünce özgürlüğünde olduğu gibi, Kemalizmi yaşatacak panzehir de kendi içinde saklı. Dolayısıyla, “Kuzuyu kurda teslime benzeyen bir durumda ne yapacağız” diye soruyorsanız, yanıtı o manevi mirasa her zamankinden daha inançlı olarak sarılmaktır. Unutulmasın ki, içimizde hiç ölmeyen Mustafa Kemal, kuzu falan değil, sürekli insanlaşan bir arslandır, kimse yenemez.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!