Kanal İstanbul’u Süveyş’e benzetmek!

24 Aralık 2019 Salı

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) bugünkü gündeminde Kanal İstanbul var. 26 Temmuz 2018’de TBMM’de kabul edilen yasayla Kanal İstanbul’un yap-işlet-devret yöntemiyle yapılmasının önü açılmıştı.

CHP, yasanın iptali için AYM’ye başvurmuştu.

Mahkeme bu maddenin Türkiye’nin güvenliğini, ulusal çıkarlarını etkileyip etkilemediğine karar verecek.

AYM’nin açıklanan gündemine göre 24, 25 Aralık sözünü ettiğimiz başvurunun esastan görüşülmesine ayrıldı.

Mahkemeyi kendi sağduyusuna bırakalım, biz konunun siyasal tartışmalarına geçelim.



*** 



Erdoğan’ın Kanal İstanbul’la ilgili açıklamalarının her biri ötekinden vahim. “Büyük sükse yapacağız”, “Dünya bizi kıskanacak”, “Şu anda açıklayamayacağım getirileri olacak” bunlardan bazıları. En derin demeci ise şu oldu:

Süveyş Kanalı gibi olacak!”

AKP yarı ve tam resmi yayın organları bu sözü manşete çektiler.

Çevresinde Süveyş gerçeğini anlatacak var mı, ya da bu tür gerçekleri bilmek ister mi bilemiyoruz... Süveyş, içinde savaş dahil her türlü oyunu barındıran 150 yılı aşan bir süreçtir.

1859’da, içinde İngiltere, Fransa’nın da olduğu Uluslararası Süveyş Kanalı Şirketi kuruldu. Adeta yap-işlet-devret şirketi!

10 yıllık inşaat sürecinde Mısırlı işçiler köle düzeni gibi çalıştırıldı. 1 milyon işçiden 125 bini değişik nedenlerle yaşamını yitirdi. 

Kanal 1869’da açıldıktan hemen sonra 1875’te Mısır birden mali sıkıntıya girdi, uluslararası şirketteki payını İngiltere aldı.

Mısır, kanalda pay sahibi olabilmek için yıllarca çaba harcadı. 1956’da millileştirdim, dedi. 

Sen misin bunu diyen; İngiltere, Fransa, İsrail Mısır’a savaş açtı. 1957 ve 1967’deki birinci, ikinci Arap-İsrail savaşlarının ana nedeni budur.

Kıssadan hisse; çokuluslu şirketlerle özellikle stratejik öneme sahip yatırımlar paylaşılmaz. Onlar, yapıları gereği girdikleri yerleri kolay kolay terk etmezler. Savaş dahil her şeyi göze alırlar. Arkalarında tabii ki emperyal devletler de vardır. Daha doğrusu emperyal devletler o şirketleri vitrine koyarlar. 



*** 



Yerli ve millilik deyince mangalda kül, tespihte püskül, edebiyatta fasikül bırakmayan Erdoğan böyle bir öyküye öykünmüş durumda!

Sınır aşan ya da çok ülkeli denizlere açılan suyollarının statüsü ciddi bir konudur. Kuralı güçlü olan koyar. O yüzden küresel aktörler suyolları güzergâhındaki devletleri güçsüzleştirmek için her şeyi yapar. Kızıldeniz’i Hint Okyanusu’na bağlayan Bab el Mendep Boğazı’nın bir yanı Yemen, bir yanı topluiğne başı kadar Cibuti. 

Bugün Yemen’in iç savaştan iç savaşa sürüklenmesinin, soğuk savaş döneminde kuzey-güney diye iki devlete bölünmesinin nedeni budur.

Aynı şey karanın öteki tarafındaki Basra Körfezi’nde Hürmüz Boğazı için de geçerli. Dünyada denizyoluyla taşınan petrolün üçte birine yol olan Hürmüz Boğazı, ABD’nin İran’la uğraşmasının en önemli nedenidir. Boğazın bir tarafında İran var, öteki tarafında ise Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri gibi emir devletler var. ABD’nin meşhur 6. filosu Akdeniz’de, 5. filosu da Bahreyn’de!

Suni ya da doğal bütün suyollarının bunlara benzer öyküsü vardır.

40-70 milyar dolar arası maliyet konuşulan Kanal İstanbul’a yap-işlet-devret niyetiyle gelmezler, yap-işlet-devam et diye gelirler!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ufuksuzluk! 10 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları