21. yüzyıl aydınlanması, Aristoteles ve CHP üzerine - Prof. Dr. H. Nur Beyaz Erkızan
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

21. yüzyıl aydınlanması, Aristoteles ve CHP üzerine - Prof. Dr. H. Nur Beyaz Erkızan

20.06.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Siyasetin bir kenti/toplumu/ülkeyi yönetmesinden dolayı aynı zamanda Tanrıları da yönettiği söylenemez.”

Aristoteles

Aristoteles, Metafizik adlı eserinin ilk satırında şöyle der: “İnsan varoluşu gereği bilmek ister, bilmeyi arzular”. Ancak bu, insanın bilmeye otomatik olarak yöneldiği anlamına gelmez. Çünkü insan olan değil, olabilen bir varlıktır. Olmayı gerçekleştiremeyen insan potansiyel olarak ışık saçma yeteneğine sahip olsa da bunu etkin kılamadığı sürece karanlıkta kalabilendir. 

Bir insan düşünme yeteneğine sahip olabilir ama düşünme cesaretini gösteremeyen için böyle bir  potansiyele sahip olmanın hiçbir değeri ve anlamı yoktur. İnsanın insan olabilmesi için kendine değerler yaratması, seçmesi ve de onları “var etmesi” gerekir. İster ülke bağlamında isterse de bireysel bağlamda düşünülsün, ne olduğumuz ne yapabildiğimizin toplamıdır.

İKİ FARKLI AYDINLANMA

Tarihsel olarak farklı iki aydınlanmadan söz edilebilir. I. Aydınlanma MÖ 6. yüzyılda bugünkü Ege kıyılarında, Anadolu’da gerçekleşen varlığın bilinebilir olduğuna ilişkin bilim felsefe devrimidir. II. Aydınlanma ise “varlığı ve yaşamı kapatan” ortaçağ anlayışına karşıt olarak Ockhamlı William’ın nominalizmi ile kendini duyurur. İnanç alanı başka, bilgi alanı başka demek anlamına gelir bu. I. Aydınlanmanın ruhunu izleyen Rönesans ve 18. yüzyıl Aydınlanması hiç kuşkusuz çok önemli olmakla birlikte ne yazık ki insanın insana ve insanın varlığa baskısını sonlandıramadı. Afganistan’da Taliban’a destek yürüyüşü düzenleyen kadınlar, özgürlüğü için mücadele yerine Amerikan uçağının kanatlarına sığınanları Amerika/Avrupa nasıl özgürleştirebilirdi?

Şimdi, 21. yüzyıl Aydınlanması veya III. Aydınlanma olarak da tanımlayabileceğimiz yeni bir anlayışa gereksinim olduğu açıktır. Bu “Aydınlanma” varlığa ve insana  hükmetmenin olmadığı bir zemin üzerinde yükselmeyi olanaklı kılma sorumluluğu ile karşı karşıyadır. İşte tam da bu noktada Atatürk Devrimlerini/Türk Aydınlanma Devrimini radikal bir biçimde yeniden düşünmemiz gerekir. Çünkü kavrayışı değiştirmeden koşulları değiştirmek pek olası görünmüyor. Atatürk’ten esinlenerek söylenecek olursa, “Kavrayış koşullardan önce gelir. İnsan makus talihini yenmek istiyorsa, önce kavrayışını değiştirmek zorundadır.”

BUGÜN NE, NEDEN OLUYOR?

Günümüze gelince... Özellikle Avrupa parlamentosu seçimlerinin sonucu birçok bakımdan alarm vericidir. Çünkü evrenselci, göçmen yanlısı, küreselci, yeşilci ve farklı cinsel tercihleri onaylayan tüm partiler kaybetti. Macron parlamentoyu feshederek seçime gitme kararı aldı, Belçika başbakanı üzgün olduğunu söyledi. Almanya’da aşırı sağcı parti ikinci sıraya yerleşti. Bazıları zaten Avrupa’nın çoktan bittiğini söylemeye başlamışlardı.

Neler oluyor, niçin oluyor ve tüm bunların anlamı ne? I. ve II. Aydınlanma  bir anlamda üstten/jakoben bir aydınlanmaydı; doğal ve zorunlu olarak. Bir grup Anadolulu bilim insanı/filozofu dünyayı aklın ışığında anlama gibi insanın tarihinde bir devrimi gerçekleştirmişti. Kesintiler olsa da dünyanın her yerinde bu devrim gerçekleşmese de onun sonuçları tüm insanları etkiledi... Eldeki bilgisayarlar ve telefonlar, antibiyotiğin kullanımı ve hepsinden de tartışılmazı herkesin aydınlanmak için elektrik düğmesine basması... Anadolu Aydınlanmasının sonuçlarıydı bunlar. 

Bu Aydınlanma, Rönesans ile başka bir biçime evrildi: Var olanı akıl ışığında anlama çabası bu kez esas olarak insana yöneldi; insanın bir insan olarak sahip olduğu hakları merkeze aldı, demokrasi bir etik estetik değer olarak kendini kabul ettirdi. 

Herkes demokrat, herkes demokrasi sevdalısı. Irkçısı, dincisi, dinsizi, kadını, erkeği, azgelişmişi, çok gelişmişi... Eğer demokrasi iyi bir şey, teknoloji başarının bir alanı olarak görülüyorsa, neden hâlâ dünyada okuma yazma bilmeyenlerin çoğunluğu kadın, neden trafik kazalarında çok sayıda insan hayatını kaybediyor? Neden I-II. Aydınlanmanın değerleri tehdit altında? Neden “demokratik Avrupa” ölüme yürüyor? Neden demokrasi iyileştirmiyor veya iyileştiremiyor?

Bu noktada CHP bu evrensel gelişmeleri izliyor mu? Dünya politik arenasındaki oluşumlar onun kaygısını oluşturuyor mu? Yoksa yalnızca Avrupa’da çoktan zemin yitiren standart sosyal demokrat şarkıları mı söylüyor? CHP’nin düşünsel zemini nedir? Nasıl bir ülke ve insanlık ufku söz konusudur?

SİYASET POLİTİKAYA EVRİLMELİ

Yalnızca biz değil; Avrupa da I. ve II. Aydınlanmayı aşamadı. Çünkü var olanı ve yaşamı akılla anlama çalışması önemli ama yeterli değildi. Yeni bir Aydınlanma gerekli. Bunun için; 

- İnsan kendini başlangıç olarak almalı ve kendinden başlamalı.

- Ne yapmalı sorusunu, “ne olabilirim” sorusuna bağlamalı!

- Uman değil, umut eden ve gerçekleştiren

- Ne bir ideolojinin ne bir inancın kölesi olan

- Söylemlerin taşıyıcısı değil, yaşamın öznesi olabilen

- Kendini din üzerinden tanımlamayan

- Kapitalizmin tüketici-edilgen kinetik öznesi olmayan 

- Özgürlüklerin ve hakların edilgin taşıyıcısı olmayan

- Alan değil, verebilen... kendine, hayata ve başkalarına

Bunlar için de siyasetin politikaya evrilmesi gerekir. Siyaset ürettiği söylemin aracı olarak insanı edilgenleştirir. Bugün Türkiye’de CHP siyaseti terk edip politikaya dönerek kendi ülkesini III. Aydınlanmaya taşıyabilir... Bunun için de halihazırda III. Aydınlanmanın bilgesi Atatürk’ün yaptıklarına bakması gerekir.

ÜÇÜNCÜ AYDINLANMA

Kısa bir anektod: Yaklaşık olarak MÖ 5. yüzyıl civarında İzmir’de/Klazomenai yaşamış olan büyük Anadolulu bilim insanı/filozof Anaksagoras Perslerle girişilen savaş sonucu Atina’ya gitmek zorunda kalır ama burada da tanrıtanımazlık suçlamasıyla karşılaşır. Anaksagoras, bugün fizikçilerin kabul ettiği “Büyük Patlama” kuramını bin yıllar önce ortaya atar. Ona göre, Atinalıların Tanrı olarak kabul ettikleri güneş, ay ve diğer gök cisimleri “Büyük Patlama” sonucuydu. Anadolu fiziği Atina metafiziği ile karşı karşıya gelmişti. Anaksagoras dinsizlikle suçlanarak yargılanır ve çocuklarıyla birlikte ölüme mahkûm edilir. Ölüm sırası kendisine gelip son arzusu sorulduğunda: “Her yıl benim ve çocuklarımın ölüm ayına denk gelen bu ayda çocuklar için bayram yapılsın” der.

Atatürk çocuklara bir bayram armağan ediyor. Çünkü o, yaşadığı toprakların düşünsel öyküsünü biliyordu. O, bir “intellectual slumming” değildi; yani yaşama ve ülkesine ilişkin kaygılarını kısa bir gecekondu ziyareti ile süslemeyen, başkalarının aydınlanmaları ile aydınlanılamayacağını bilen, bunun için kendi topraklarındaki düşünceden hareket eden biriydi. Onun yaşamı bir “üçüncü aydınlanma” gerçekliğidir. Kendimizden başlamak durumundayız, o zaman belki yalnızca Avrupa değil, insanlık da bize bakar...

Her insanın insan olabilme olanağını sağlama ama insanın insani var oluşunu gerçekleştirmeyi insana bırakma... İşte CHP bir tek bundan sorumlu olmayabilir! işte o zaman demokrasi erdemli ve insan da etkin bir varlık olabilir... Cicero’nun sorusunu III. Aydınlanmaya şu soruyla bağlayabiliriz: Peki, insan olarak doğduğumuz halde nasıl oluyor da insan olmayabiliyoruz? Artık soru, insan için budur; ya yanıtlar ve yaşarız ya da...

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025