Adlandırma siyasetleri - Av. Mehmet Durakoğlu
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Adlandırma siyasetleri - Av. Mehmet Durakoğlu

16.07.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Türk siyasal tarihinin son 40 yılının en temel uğraşısı konumundaki “Kürt sorunu”; zaman içinde Suriye’deki gelişmeler bağlamında, ulusal niteliğinin ötesine geçince, emperyalizmin uluslararası siyasetteki büyüklüğünün etki alanı içine girdi. Türkiye bu sorunu çözmekte gecikip, Suriye’de yaşananların müdahili de olunca, ABD’den silahla yüklenen TIR’lar yeni sahiplerini, dün olduğundan farklı bir konuma getirmişti.

Şimdi bu sorunun çözümü bağlamındaki gelişmeleri, ABD/İsrail eksenindeki yeni Ortadoğu siyasetlerinin uzantısı olarak ve oradan empoze edilen siyasetler gereğince değerlendirmeliyiz. ABD/İsrail ortaklığının Suriye için öngördüğü “gelecek modeli” bizim kadim sorunumuzun çözümü ile ilişkilidir.

Dikkatimizin Suriye’ye dönük olduğu bir aşamada, terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın TBMM’ye “davet” edildiği ve onun “kurucu önderliğinden” bahsedildiği bir şaşkınlığı da yaşamaya başladık. Şaşkınlığımızın kökeninde, davetin sahibi ve o davete icabeti beklenen Öcalan’ın “takdir” hisleriyle karşılanan mesajları vardı. Abdullah Öcalan’ın mesajının “hazır” olmasından, vasat bir aklın bile çıkarabileceği sonuç, her şeyin önceden kotarılmış olduğuydu. Öyle anlaşılıyordu ki ABD/İsrail ortaklığının Suriye için kararlaştırdığı model, bizim de “yeni bakış açıları” geliştirmemizi gereksindirmekteydi. Nitekim, kısa süre sonra hangi sicile kaydedildiği meçhul olan ve ancak davet konusu edilen “PKK lağvı” da gerçekleşti ve silahların “sembolik” teslimine değin gelindi.

Kimlerin, nerede, kiminle, hangi koşullarda, nasıl ve neyi kotardığına dair sorular bir süre daha sorulmaya devam edecektir. Bu sorulara spekülasyon içerikli olduğunu bilerek yanıt vermek, komplo teorileri üretmek ve hatta durduğunuz yerden baktığınız yere kadar olan mesafeden yanıt vermek olası ise de, karşı karşıya olduğumuz sorunun onlarca boyutunu tahlil ederken siyaset biliminden yararlanmak, böylece geleceği doğru görmek; tahayyül etmekten, tahmin etmekten ve giderek temenni etmekten ötede bir özellik taşıyacaktır.

Bu yazı, onlarca boyuttan birisinin analizi olup, kaynağı siyaset bilimidir. Ama bu analizin diğer boyutları da etkilediği anlatılmaktadır.

‘TERÖRSÜZ TÜRKİYE’

Bugün, PKK’nin kendisini lağv etmesi suretiyle çözmeyi düşündüğümüz sorunu adlandırmaya dair yıllara sari pek çok tercihlerimiz oldu. Kimimiz “Kürt sorunu” derken kimimiz “terör sorunu” dedik. Bazen “Güneydoğu sorunu” olarak da nitelendirdik. Siyaset bilimindeki “adlandırma siyasetleri”, toplumsal sorunların adlandırmasındaki tercihin çözümdeki tercihini de barındırır. Sorunun adını “Kürt sorunu” koyarsanız, çözümün siyasal çerçevede “demokratikleşme” olması gerektiğini düşündüğünüz sonucu çıkar. Soruna “Güneydoğu sorunu” olarak yaklaşıyorsanız ekonomik, “terör sorunu” olarak yaklaşıyorsanız “güvenlik” bağlamlı çözümler öngördüğünüz anlaşılacaktır.

Bu tespit, içinde bulunduğumuz aşamada yaşamsal bir önem taşıyor. Çünkü, sorunun çözümüne yönelik iyi niyetli yaklaşımlar, Abdullah Öcalan’a “umut hakkı”nın konuşulduğu bir evrede, Selahattin Demirtaş, Can Atalay, Ekrem İmamoğlu gibi nicelerinin kişiklerinde, demokrasi ikliminin geleceği beklentisine odaklıdır. Ancak anımsanmalıdır ki sorunun gündeme oturmasından kısa bir süre önce, çözücü konumundaki en yetkili ağızlardan “Bu ülkede Kürt sorunu yoktur” denerek noktalanan çok net bir tespit yapılmıştır. Yaşanan sürece bir türlü adlandırma yapıl(a)maması ve nihayet sonunda “terörsüz Türkiye” şeklindeki bir adlandırmanın tercih edilmesi, -başarılı olursa- bu projenin tümüyle “güvenlikçi siyasetlerin” uzantısında şekilleneceğini anlatmaya yeterlidir. Mefhumu muhalifinden hareket ederek başka bir hüküm cümlesi de kurulabilir: Çözüm “demokratikleşme” suretiyle şekillenmeyecektir.

Bu tespiti haklı kılan en önemli gelişme, davet-icabet-görüşme trafiği vs. gelişmelerine karşın, “kayyum siyasetinin” aynı zaman diliminde ısrarla ve büsbütün genişletilerek devam ettirilmekte olmasıdır. Önceki sürecin çiçekleri erkenden açtıran bahar havasının, “hendek savaşlarına” evrilmesinden dolayı şimdi verilen mesaj, -çelişkili görünse de- bu uygulamaların, gerçek bahara kadar devam edeceğini anlatmaktadır.

SÜREÇ BAŞARILIRSA BAHAR GELECEK Mİ?

Onlarca boyutun her biri için tırnak içine alınması gereken “başarı” sözcüğünün siyasal tarih ve milletlerarası hukuk bakımından doğuracağı sonuçların özenle hesaplanması gereğine çekinceli kayıt koyarak vurgulamak gerekir ki tırnak içindeki başarı bile bu ülkede demokratikleşmenin önünü açmayacaktır.

Başarıyı tırnağın içinden çıkarsanız da yargısı bağımsız ve tarafsız, AİHM kararlarının uygulandığı, korkmadan ifade özgürlüğünün kullanıldığı, kumpasların kurulmadığı bir Türkiye’ye kavuşacak değiliz. Erkler birliği, ayrılığa dönüşmeyecektir yani…

Bu satırların yazarı gibi, yaşamında soldaki pencereyi kullananlar açısından, bu gelecek öngörüsünün önemli olduğu düşünülmelidir. Bizim demokrasi algımızın biçimlendirdiği heyecanlarımızın giderek iyi niyetli temennilerimizden oluşan beklentilerimizi de tetiklediğini ve bunun da “koşulsuz destek” anlamına geldiğini okumak olasıdır.

“Destek” evet… Ama “Türkiye bu sorunu ne pahasına olursa olsun çözmelidir”e hayır…

Türkiye bu sorunu “pahasını düşünerek” çözmelidir. Ulus devlet, anayasanın 1, 2, 3, 4 ile 24 ve 66. maddeleri ve belki de hepsinden daha önemlisi, uluslararası hukuk bağlamında -şimdi olmasa da- tarihsel sürecin herhangi bir evresinde gündeme gelebilecek hukuksal formüllerin dayatılması… Bu sorun bağlamında “çözüm” olacak sonuç, sadece bugünün değil, yarınların da nasıl şekilleneceğinin işareti olacaktır. O nedenle çok özel bir “öngörü” gereksinimi vardır. Yaşamına Irak ve Suriye’de yaşananların tanıklığını sığdıran bir bireyin, ülkesi için duyduğu gelecek kaygısı, karabasan örgülüdür.

Kimlerin, nerede, kiminle, hangi koşullarda, nasıl ve neyi kotarmış olabileceğini düşündükçe, çekinceli kayıtlar da çoğalıyor. Hiçbir şey bilmiyoruz. Şeffaf davranılırsa sağlanacak toplumsal mutabakat, yüklenen gizemle kuşkuya dönüştükçe yalnızca kaygıları besliyor.

Eski İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu

İlgili Konular: #pkk

Yazarın Son Yazıları

Sarıkamış Felaketinden sözde demokratik açılıma: Dondurulan devlet aklı - Çiğdem Bayraktar Ör

Tarihten çıkarılacak dersleri ancak bu derse girenler bilebilir.

Devamını Oku
22.12.2025
Cumhuriyetimizin vazgeçilmez değeri - Azmi Kişnişci

“Eşitlik”, Cumhuriyetin yalnızca hukuki bir ilkesi değil; toplumsal yaşamımızın adalet duygusunu ayakta tutan temel dayanaklarından biridir.

Devamını Oku
22.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025