Olaylar Ve Görüşler

Artık "Cambaza bak"mamalı - İbrahim BERKSOY

16 Mayıs 2020 Cumartesi

Türkiye’deki dar görüşlü iç siyasal gündem son derece sığ ve yapaydır. Oysa ülkenin sosyal gündem”i, gereksiz iç siyasal çekişmeleri çoktan aşmıştır. Bu iki gündem arasında neredeyse uçurum var.

Yıllar önce, 12 Mart Muhtırası (1971) öncesinde, muhtıraya da dayanak oluşturan meşhur bir söz vardı: Sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı.” Sözün sahibi dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç’tı.

Türkiye’de sendikal hakların kısıtlanmasına yönelik girişimlere karşı 15-16 Haziran 1970’teki büyük işçi direnişi sonrası söylenmiş bir sözdü. Bu sözün ardından yaklaşık 9 ay sonra sosyal uyanış”ı bastırmak için otoriter bir ara rejim”e girdi ülke.

24 OCAK DARBESİ 

12 Eylül öncesinde de sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi aşmıştı. 24 Ocak 1980’de emeği yoksullaştıran, kemer sıkmaya ve borç ekonomisine dayalı bir ekonomik düzen” tesis edilmeye çalışıldı. Sosyal uyanışın yükselişte olduğu, onca eksikliklerine karşın demokratik toplum düzeninin kendisini korumaya çalıştığı, bol geldiği söylense de anayasal düzenin yürürlükte olduğu bir siyasal ortam”da 24 Ocak 1980 tarihli ekonomik kararlar dikensiz gül bahçesindeymiş gibi itirazsız, direnişsiz uygulanamazdı.

Bu yüzden ülke, 24 Ocak kararlarından yine yaklaşık 9 ay sonra ara rejim”in de ötesinde askeri darbe”ye maruz kaldı. Sosyal uyanışın ekonomik gelişmeyi aştığı bir ortamda 24 Ocak gibi borçlanmaya ve emeğin yoksullaştırılmasına dayalı kemer sıkma politikaları uygulanamayacağı için o acı reçete” halka askeri darbe ortamında içirilebildi.

12 Eylül askeri darbe ortamında arazi temizlenmiş”, ülke dikensiz gül bahçesine çevrilmiş, tüm demokratik toplum düzeni (siyasal partiler, dernekler, sendikal faaliyetler, grevler, boykotlar vb.) kesin bir biçimde tasfiye” edilmişti.

İçinde bulunduğumuz salgın günlerinde yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada, özellikle de baskıcı, otoriter rejimlere benzeyen zengin ülkelerde (ABD, Brezilya, İngiltere, Japonya vb.), sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı. İŞKUR bürolarının önü uzayan işsiz kuyruklarıyla dolu.

SOSYAL UYANIŞ BELİRLEYİCİ OLACAK

Mevcut ekonomik düzenler (kurulu düzenler) bu ağır salgın ortamının ortaya çıkardığı sefaleti göğüsleyebilecek kapasiteden oldukça uzak. Tam da bu nedenle, siyasal iktidarlar, salgının ortaya çıkardığı, artık gizlenmesi mümkün olmayan eşitsizliği, adaletsizliği, yoksulluğu, çaresizliği göğüsleyebilmek yerine yönetebilmek” için giderek otoriterleşmekte.

Salgının toplumsal etkisini, sosyal uyanış”ı bastırabilmek için sürekli yapay gündemler” icat ediliyor. Anlamsız darbe tartışmaları, ülkenin ana muhalefet partisini tasfiye” planları, ülkenin anayasal kurumlarını (barolar, meslek odaları vb.) yetkisizleştirme, işlevsizleştirme çabalarının toplumdaki sosyal uyanışı baskılama ve ekonomik çöküntüyü, sefaleti bir şal gibi örtme amacıyla gündeme getirildiği besbellidir.

Bir yanda gazetelerdeki işsizlik haberleri, İŞKUR bürolarının önündeki uzayan kuyruklar, iş cinayetleri, kadına yönelik şiddet, hapisteki gazeteciler, siyasetçiler, belediyelere keyfi olarak atanan kayyımlar gerçi; öte yanda yapay gündem (muhalefeti toptan tasfiye planları, milli/gayri milli ayrımını derinleştirme çabaları, ötekileştirme, konjonktüre göre her dönemde yeniden tanımlanan “beka” meselesi vb.) arasındaki derin uçurum”un biricik nedeni sosyal uyanışın, bir kez daha, ekonomik gelişmeyi aşmış olmasıdır.

Sosyal uyanış, 31 Mart 2019 belediye seçim sonuçları ile kendisini açıkça göstermiştir. Bu uyanış, 23 Haziran 2019’da yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim sonuçlarıyla birlikte kendisini iyiden iyiye hissettirmiştir. Gelecek dönemin siyasetini işte bu sosyal uyanış” belirleyecektir. Bu artık açıkça görülmektedir.

‘YÖNETEMEMEK VE OTORİTERLEŞME

Yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada toplumsal çelişkilerin ekonomik kriz anlarında giderek keskinleştiğini herkes bilir. Büyük ekonomik kriz anlarında yöneticiler artık yönetemez hale gelir, yönetilenler de artık böyle yönetilmek istemezler.

Böylesi kriz anlarında yönetebilmek, duruma vaziyet edebilmek adına otoriterlik eğilimleri belirginleşir, siyasi iktidarın şiddeti artar, baskı ve yasaklamaların alanı genişledikçe genişler. Olan budur. Salgın günlerinde ortaya atılan yapay gündemler, iç siyasal çekişmeler, yaşadığımız derin çelişkileri, yoksulluğu, işsizliği, emeğin değersizleştirilmesini, çaresizliği, sefaleti bir şal gibi örtmekten, cambaza bak” demekten başka bir anlamı yoktur.

İBRAHİM BERKSOY
MAKİNE MÜHENDİSİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları