Olaylar Ve Görüşler

Gördüğümüz yerdeyiz - Feridun ANDAÇ

16 Mayıs 2022 Pazartesi

Fotoğraf tektir, biriciktir. Gösterdiğiyle anlatandır. Andır, göze gelen taşıyandır. Siz, o anın içinde görülen her bir şeye yeni anlamlar katan, hatırlayan, birleştirensiniz. Fotoğrafın buluşturduğu şey aynı zamanda zihninizin kaydıdır. Ötede olan, göze ilişen, duygu taşıyan imgeleri getirip önünüze koyar. Fotoğraftan kaçamazsınız, hele onun anlamından hiç. 

John Berger, şunu diyordu: “Yalnızca baktığımız şeyleri görürüz. Bakmak seçme edimidir. Bu edimin sonucu olarak gördüğümüz nesne - her zaman elimizle dokunabileceğimiz bir nesne anlamında olmasa da- ulaşabileceğimiz bir alana getirilmiş olur.” (*)

MEKÂN HATIRLATIR

Görünce düşünürüz, anlamlar yüklemeye başlarız. Gördüğümüz rüyalar birer yanılsama olsa da  bizim nöbet hallerimizdir. Uyandığımızda zihnimizin çalışma biçimine bakınca bunu daha iyi anlarız. Gördüğümüz her bir şey birer fotoğraftır. Bilincimiz bunları canlandırır, devindirerek bir yere taşır. İşte oradaki, rüyalarımızdaki imgeler bizizdir aslında. Bizi çevreleyen görüntüler zihnimizin algısını, kavrayışını, görme biçimini oluşturur.

O nedenle, mekân hatırlatıcıdır. Mekân da bir fotoğraftır; görünen ve gösterileni barındırır. Yan yana gelen her bir şey fotoğrafta yeni anlamlarla birlikte var olanı da kıvıldatır.

FOTOĞRAFTAN YANSIYANLAR

Fotoğraftan kaçamayız, öyle değil böyledir de diyemeyiz. İzah etmeye kalkarsak da çuvallarız. Çünkü o, biraz da hakikatin görüntüsüdür. Ayrıntılarına baktığımızda bileşenlerini görürüz. Evet, fotoğraf bileşenlerin simyasını anlatır bize. Neden, niçin dedirtmez; nasıl olanı, görünendekini, görüntüdekini ötekileştirmeden derişik anlamlar katmadan ilkten anlatır. İşte fotoğrafın anlamı da buradadır.

Fotoğraftan kaçamazsınız. Mekân duraldır, insan devinen; fotoğraf gösteren ve belleğe kaydedendir, “unutma” dedirtendir. Eğer objektife bakıyorsanız, kendinizi birinin yanında/berisinde/karşısında konumlandırmışsanız o karede olmaya kabulünüz vardır. İstemediğiniz yerde durmazsınız, yan yana gelmezsiniz.

O karedeki adamın köşeye sığışan müptezel halini okuyorum. Beridekinin yılışık gülümseyişini. İkisinde de riyakârlık var. Beridekilerin nasıl bir dönüşüme uğradıklarını ise gene fotoğrafın yansıttığı ifadeden gözlüyoruz: huzursuz, pişkin, sıkışmışlık hali!

Fotoğraf yalnızca göstermez, inandırır da. Öylesine inandırıcıdır ki, çözünürü yüksek kimyasallar bile silemez! Kayda geçirmişti çünkü bunu. O sureti var eden kimyasal bileşen kendi yaptığını silemez, evet! İnkârdır. İnsan edebilir ama bilim o inkârın yanından geçmez. Fotoğraf yüzleşmedir. Kendini bulma, kaybetmedir. Adeta sesin çoğalmasıdır. 

FERİDUN ANDAÇ

YAZAR


 (*) John Berger, Görme Biçimleri, Çev. Yurdanur Salman, Metis Yay., 2005,  160 s.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları