Ölüm bir anda bütün gerçekleri su yüzüne çıkarır. Sabah uyandığınızda güne devam etmek için unutmaya çalıştığınız gerçekleri bütün çıplaklığıyla suratınıza bir tokat gibi vurur. Nedir peki bu gerçekler?

• Türkiye’de yetki ile bilgi zeytinyağı ve su gibi asla bir araya gelemiyor.
• Despotik politikalar devletin ve milletin değil sadece hükümetin bekasını koruyor.
• Valilik ve belediye aynı telden çalmadıkça başta İstanbul olmak üzere herhangi bir ilimizde deprem hazırlığına dair en ufak bir politikanın etkili olması imkânsız.
• İstanbul nüfusunun dörtte üçü, 1999 öncesi yapılmış binaların incelenmesine izin vermiyor.
• İstanbul’da 1999 sonrası yapılan binalar için işleyen bir denetim sistemi de yok.

Kurumların en önemli özelliklerinden biri, farklı ideolojiler birbirleriyle çarpışmaya başladığında çözüm bulabilme kapasiteleridir. İdeoloji üstü olmaları gerekir. Bu özelliğe bir ağaç gibi yüzyıllar boyu süregelen deneyim ve uzmanlıkla ulaşırlar. Birbirinden koparılmış kurumlarımızla ilgili en büyük sorunlardan biri budur. İktidar bu kurumları adeta sıfırlamıştır. Uzmanlar yetkisiz, ideologlar başkan olmuştur. Bu kurumlardan yetişen gençlerimiz de uzmanlaşmanın değil ideolog olmanın doğru yol olduğunu düşünerek yetişmektedirler. Bu, depremden bile daha tehlikelidir. Yok edilen kurumsal hafıza tam da budur.

ÇÜRÜMÜŞ SİSTEM

Peki nasıl adalet sağlanacaktır? Depremde on binlerce insanımızı canından eden hazırlıksızlığın, denetimsizliğin sorumlularını cezalandırmadan, bu çürümüş sistem nasıl toparlanacaktır? 

Toparlanmaz. Ülkemizin önde gelen inşaat şirketlerinden biri, Barcelona Futbol Kulübü’nün yeni stadyumunu inşa edebilecek kapasitedeyken, AKP’nin ekonomik modelinin her zaman ön sıralarında olan inşaat sektörü büyük ihaleler alırken ülkemizde riskli konumdaki bütün konutların sağlamlaştırılmasını üstlenmelidir. Bu, devletten yıllarca beslenen inşaat sektörünün boynunun borcudur.

ÇINAR ARK

ARAŞTIRMACI