Genel-İş Sendikası’nın İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde başlattığı ve bir süredir devam eden grev, tarafların anlaşması ile sona erdi fakat bu grev ve Genel-İş Sendikası ile ilgili bazı gerçekleri kamuoyunun bilmesinde yarar var.
1980 öncesinde Genel-İş Sendikası ülkenin en önemli sendikasıydı ve genel başkanı da efsane sendikacı Abdullah Baştürk’tü. O yıllarda Genel-İş hem siyaset hem de gerçek anlamda sendikacılık yapardı. Sosyal demokrat sendikalar hareketini başlatan ve Adalet Partisi (AP)’ne karşı emeği ve özgür sendikacılığı savunan eylem ve söylemleri unutulamaz. Siyaseten uyuşmadığı belediye yöneticilerine karşı sendika kartını kullanmadı ama işçilerin sendika hakkını yadsıyan yöneticilere karşı açık mücadele vermekten geri durmadı. Örneğin Çorum Belediyesi, 1966 yılında sendikanın örgütlediği işçiler toplu sözleşme yapamasın diye hepsini bir günde memur yapan (O tarihte memurların sendika ve sözleşme hakkı yoktu) AP’li belediyeyi protesto için işçi sınıfının tarihinde ilk kez bir uzun yürüyüş ile protesto kararı aldı ve işçileri Çorum’dan İstanbul’a kadar yürüterek haklı nedeni tüm dünyaya duyurdu. Sonunda işçiler yeniden eski statülerine döndü ve sendika da sözleşme imzaladı.
SORU İŞARETLERİ
Yüzeysel olarak İzmir grevi ücret anlaşmazlığı nedeni ile yapıldı. Grev hak ettiği ücreti alamayan işçinin en doğal hakkıdır. Ama İzmir grevi ile ilgili bazı sorular var. Grev DEM Parti’nin yeni bir açılım, MHP’nin “terörsüz Türkiye” istediği günlerde sanki AKP’ye bir mesaj verilmek istendiği, sendikanın DEM Parti yörüngesinde gezindiği izlenimini yarattı.
Sendikanın Ege bölge temsilcisi, “500 bin oyumuz” var diyerek CHP’li belediyeye, AKP’ye oy vererek seçimi kaybettirme iması ile tehdit havasında konuştu.
İşin asıl ilginç yanı asgari ücretin 22 bin lira olduğu ülkemizde bunu protesto için AKP’ye karşı genel grev çağrısı yapmayan sendika, işçisine yüksek ücret zammı öneren ve bunu da en kısa zamanda yükseltme sözü veren CHP’li bir belediyede grev kararı alıp uygulamasının savunulur bir yanı yoktu. Bugüne kadar 15 dolayında grevi hiçbir haklı neden olmaksızın, işverenler rahat çalışsın diye erteleyen bunu da açıkça söyleyen AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın İzmir grevi konusunda hiçbir adım atmaması, genel sağlığın tehlikeye atılmasını görmezden gelmesi düşündürücüdür. Bu duruş acaba “CHP’li belediye yıpransın diye AKP’nin İzmir grevini desteklediği” biçiminde mi yorumlanmalıdır? Bugüne kadar hiçbir zaman işçiden yana olma gereğini duymamış birinin bu sessizliği ile acaba CHP’nin kalesi olan İzmir’e ve CHP’ye oy vermiş İzmir halkına bir ceza mı verilmek istendi?
Genel-İş’in İzmir Büyükşehir Belediyesi grevini yalnızca işçi haklarına dayanan bir grev olarak yorumlamak zordur. İzmir Büyükşehir Belediyesi yasalara saygısı yüzünden, greve çıkan işçinin yerine işçi çalıştırarak grev kırıcılığı yapmamıştır ama halk kendi sağlığı için çöpleri toplamıştır ve bunu engelleyen bir yasa hükmü de bulunmamaktadır.
Genel-İş Sendikası onurlu geçmişi ile uyumlu bir davranış sergileyerek işçinin yaşam hakkına saygılı öneriler içeren bir sözleşmeyi imzalayarak kendine yakışanı yapmıştır. Kritik bir eşikte sorumlu davranan her iki tarafı da kutlamak gerekir.
DR. ENGİN ÜNSAL
15. DÖNEM CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ